28.5.07

BEN DE NİŞANTAŞI ÇOCUĞUYUM!



Uff! ne biçim bir haftaydı ya...Pazartesi abim arayarak 6,5 aylık gebe olan yengem Goncanın, kanama ve sancı sebebiyle hastaneye kaldırıldığını söyledi...Pazartesi akşamı Özgür ve Siemens tayfasıyla yapacağım halı saha maçını ekerek doğal olarak Nişantaşı Amerikan Hastanesine gittik Yeşimle...Abimi gördük Goncayı gördük...Annemler de ordaydı...Annem herkesten daha perişan...Neyse, çocuğun sağlıklı gelişimi için doktorlar bebeği mümkün olduğu kadar uzun süre anne karnında tutmaya çalışıyorlar...Çünkü anne karnında 1 gün, küvezde 5 güne eşitmiş...Gonca da nasıl acılar içinde ama sıkıyo kendini çocuk çıkmasın diye :( Neyse yapacak birşey yoktu eve döndük geç vakitte...Hafta içi telefonla konuşmalara falan yaptık...Çarşamba gayet iyileşmişti Gonca...Hatta Cuma eve çıkacam gibi şeyler söyledi...Ben de Cuma akşamı için Karayip Korsanlarına internetten bilet aldım...6 kişi için...Hatta Kerem de sen geliosan ben de geliom dedi, o da bilet aldı...Merveyi bile alacaktım evden gidip yaw...Cuma günü bunları konuşuyoruz...Cumartesi akşamı eve misafir kabul ettik, pazar da yeşimin iş yerinde arkadaşıve eşiyle buluşacağız...Aralarda da Goncayı evinde ziyarte edecez diye düşünüoz...Mamafih, Cuma günü öğleden sonra telefon geldi...Gonca çok kötüleşmiş, Ya Cuma akşamı ya Cumartesi doğum olacakmış...Gittik tabii bütün planları iptal edip...Cuma akşamı 4de çıktık, karşıya geçtik...Goncacım acaip acı çekiodu...Anne karnına iki alet bağlamışlar, sürekli biri bebeğin kalp atışını, diğeri annenin sancısını ölçüyor...Orda durduk, Gonca acıdan ağlıyodu, annelerin de morali bozuk tabi...Necla teyze de ağlıyodu...Neyse, doktoru gelip odada 10 kişi görünce kovdu bizi odadan...Lobide bekledik...Sonra yapacak birşey olmayacağına karar verip eve döndük Yeşimle...

Ertesi gün(Cumartesi) sabah erkenden babamlara kahvaltıya gittik...Sonra da hastaneye gidecez...Zaten içeri almadıkları için hastaneye gitmenin de bir anlamı yok ya...Gerçi tek tek görebildik...Neyse, babamlar direkt hastaneye giderken, biz de yeşimin arkadaşı Çiğdemi aldık Zeytinburnundan, öyle geçtik Nişantaşına...Hiç değilse hastanenin etrafında dolaşırız diye...Nişantaşında oturan Yeşimin diğer kankası Aysen de geldi...(bu arada Aysenin bir erkek arkadaşı varmış, bir türlü tanışmak nasip olmadı, hep bi işi oluo çocuun, uyduruo mu ne :))

Goncayı abimi gördük, Nişantaşı civarında dolaşmaya çıktık...Muratla Deniz geldi, ben onlarla takıldım akşama kadar...Daha sonra gittiler, tekrar kızlarla buluştum, akşam saat 8,30 u ettik o civarda...İtalyan günleri mi ne vardı bi sokağı kapatmışlardı, Alfa romeolar felam...Bu arada Nişantaşının kızları neymiş ööle yaaaww....Alla alla...Ehm....Neyse, bi iki foto şimdi:




Akşam 20:30 civarı hastaneye giderek son kez baktık, yapcak birşey yoktu, eve gidip dinlenelim dedik, AYsen çok ısrar etti gelin bana, hastaneye yakın, bi problem olursa gidersiniz diye, bizim evi mok götürüodu, eve gidip biraz evle ilgilenelim dedik...Eve gittik, yeşim kızdı bana masanın üstünü topla diye...Saat 22:00 bu arada...Ben de as biraz toplamaya başladım ki masayı, babamdan telefon geldi...Saat 23:00 de Goncayı ameliyata alıyolarmış...Artık geri dönüşü yokmuş...Apar topar eve girmemizle çıkmamız bir oldu tabii...Son sürat bastık hastaneye gittik...Goncayı ameliyathaneye alırkene yetişemedik ama :( Neyse gittik yapcak bişi yok, endişeliyiz bebeğin sağlığıyla ilgili...Çok gergin bir bekleyiş oldu...Abimi de ameliyata sokmuşlar bu arada...Dedim abim kesin bayılır içeride :) Zaman beni haklı çıkardı...hehe...

Ameliyat başladıktan 20 dakika sonra bir adam çıktı içeriden...Hemen gittik yanına da, adam uyuşma daha yeni başladı, henüz ameliyata yeni başlacaka, merak etmeyin diye geliim söyledim dedi, epidural mı dedi ne dedi bilemiom...Fake olaydan sonra, bir 10 dakka daha bekledik ki, aynı adam gelip, bebeği aldık, gayet iyi gözüküyor dedi, Direkt yukarı yoğun bakıma aldıkları için bebeği göremiyoruz biz tabi...Rahatladı herkes...tabii bir de enfeksiyon riskleri var, ilk üç gün, ya da 1 hafta çok önemliymiş bebek için...Şu anda hala mücadele ediyor bebek, annesini çektiği(yoğun bakım odasında) resimler en üstte...Can bebek dayan biraz daha yavrum ya...Kıyamam sana ben...Yavrum nasıl daha doğar doğmaz o kadar kabloya bağlandın sen...en az 1 ay kalacak küvezde, göremicez biz tabii,,,annesi gğnde 2 sefer görebiliyor sadece...

Biraz rahatlamış ama tabii bebeği düşünerek gece 2 gibi eve gittik biz Yeşimle geri...Pazar sabahı geri geldik Hastaneye, benim kayınpederle kayınvalide de geldi...E tabi Yelda bi de eksik olur mu :)...Kısa bir ziyaretten sonra ayrıldı kaynanamlar, sonra özgürle nuray geldi, umutla nihal geldi....Onlar öyle baktılar...Sonra hep beraber Nişantaşına gittik gene :) Bu arada tabii Gonca gayet iyiydi çok sevindik ona...

Gene akşama kadar oralarda sürtüp bişiler yedik içtik, Sonra akşam abimlere son bir kez bakıp eve döndük...İşte akşam da kışlıkları kaldırıp yazlıkları koydum, bi sürü gereksiz don falan attım hepsini, vs vs...Şİmdi Pazartesi sabahı, abimi aradım herşey olduğu gibiymiş, hala bekleşiyoruz....Can bebek, sağlıklı olsun nütfen, bi problem çıkmasın, öpücem onu ben...Rakçı yapcam...





20.5.07

SEN DE Mİ BRÜTÜS!

Evet sayın okuyucular, yani kankalarım :) bir haftayı daha geride bırakırken, önemli, fiziksel ve de duygusal olaylar yaşamış bulunuyoruz. İş yerindeki sıkıcı bir hafta sonunda, canım kankam, üniversiteden arkadaşım, ve 7 yıldır aynı grupta çalıştığım, yandaki resimde harfiyat kamyonu şeklinde göreceğiniz(ki kendisinin normal tipi budur :) Alparslan, Cuma günü iş yerindeki son gününü yaşadı ve gitti...Dışarıda sık sık görüşüyoruz ama insan gene de tuhaf oluyo :( Kendisine yeni iş hayatında başarılar, yeni çalışma arkadaşlarına da sabırlar diliyorum..Yalnız mıyım :(
Bu, haftanın duygusal olayıydı...Aslında daha duygusal olanı bu ay da zam alamayacak olduğumuzu öğrenmiş olmam oldu ama neyse...1,5 sene oldu be...

Fiziksel olaya geçince, sıkı durun, halı saha maçına çıktım arkadaşlar...Evet, yanlış duymadınız, halı saha maçı...Özgür'ün Siemens'ten arkadaşlarıyla, Kartal Aydos tepelerinde halı sahaya gittik perşembe günü...Benim gibi spor düşmanı bi adam, aniden ve de ısınmadan maç ederse nolur...İnim inim inler...1 sene önce aynı ekiple gene maç yapmıştıl Siemens'in kendi tesislerinde, devam edicez dedik, gittim o zaman süper bir halı saha ayakkabısı ve Real Madrid forması aldım...1 senedir yepisyeni duruyorlardı hepsi :) Kullanma fırsatım oldu...Ancak Real Madrid formasının önünde Siemens logosu vardır biliyorsunuz...Ben o formayla Siemens'lilerin arasında tek Siemens yazılı adam olunca komik oldu tabiii...Daha komiği ise kalede 13 gol yemem, sadece kalede olmama rağmen nefes nefese kalmam ve hala acıdan inim inim inlemem...Pis sigara...Neyse kaleden aldığım bir topu alıp gidip gol bile attım...Maç 13-13 bitti ve daha çok langırt şeklindeydi...Herkes çakılı, sanki birileri langırt oynuyo biz de oyuncularız :) Nefesimiz yetmiyo kardisim :) Bu arada bacak arasından yediğim gole, aynı şekilde karşılık veren Özgür arkadaşıma teşekkür ederim...Namusumu kurtardın :)

Neyse, maçtan sonra hemen yandaki kır lokantasına gidip pide lahmacun yumulduk...Süperdi bee...Pazartesi gene maç edicez...Bu acıyla nasıl olacaksa...Zaten inleyerek oturup kalkıyorum kaç gündür millet ya sapık sanıodur ya da basurum var sanıyodur...Hehe...

Eefendim, hafta içi babama vereceğim eski notebook'umu da Türkçeleştirip bir kenara ayırdım...Yeni Tonelab'ımla oynadım biraz...Yeşim'e gitar çalıştırdım...Cuma akşamı da Özgür ve Nuray'la Carpe Notte'ye gittik, yemek yedik, lak lak ettik eve döndük...Yeşim'le LOST 3. sezon 9-10-11-12. bölümleri izledik...Gene sardı fena walla...Cumartesi günü evde oturduk..Öğleden sonra Cadde'ye gidip geçen hafta nişanlamış olduğumuz Taşkın ve Tuba'yla buluştuk...Uzun bir laklakdan sonra Taşkın'ın ablası Aslı ve eşi kocası Evren'in evine gittik...Yelda da vardı...Bi çocuk vardı ona ödevi için heykel falan yaptılar...Orda da muhabbet edip bira neyin içildi...Sonra çıkıp evlere gittik...Yelda da bizimle geldi, gece bizde kaldı, niye pekii? niye? yaa, çünkü Pazar günü Polenezköy'e gitcez pikniğe kankalarla...Yuppii....

Geldi mi Pazar? Geldi! Nuray'ın işi olduğu için yoktu, Özgür geldi bizi aldı, çocuklarla Polenezköy'de buluşacaktık...Komik bir şekilde Cansal ve Umut'un arabaları arka arkaya denk gelmiş Polenezköy'e yaklaşırken...Biz de aksi istikamete dönüp beklemeye koyulduk bu 2 arabayı...İki araba da bizi gördüler yanımızdan geçerken, biz de U çakıp peşlerine düştük, amma velhasıl giderken baktım bunlar gene aksi istikamette yanımızdan geçiyor, biz U çakarken onlar da U çakmış, dönüp duruyoruz :) Neyse kavuştuk en sonunda...Önce kahvaltı mı yürüyüş mü tartışmasını Umut'la Nihal 2'ye karşı 8 oyla kazandı :)Bilmem anlatabildim mi :) Neyse yürüyüş yoluna geçtik, aksi gibi o gün, 2.polenezköy dağ bisikleti yarışması var...Ormanın içinde ürkünç bir vaziyette garip köprülerden geçerek gidiyoruz, ama bir yandan da arkadan hızla gelen bisiklet sürücüleri "çekiliiiin" diye bağırınca kenara çekiliyoruz...parkur 5 km...açız ve yürüyoruz ve bisikletlerle uğraşıyoruz...Bi çocuk düşmüş çok fena yaralanmıştı...Özgür telsizle yardım bulmaya çalıştı ama olmadı...Neyse çocuğa su, mendil verdik...Yanımızda normal yürüyüş parkurunda eşlik ettik..Murat çok yardımseverdir...Çocuğun bisikletini de sürükledi yanında...Neyse parkur bitti...Tam kahvaltı edeceğimiz yere çıktık...Ama tapi arabalar düz yoldan 1,5 km uzaktaydı :) Neyse almadık arabaları tabii...Açlıktan gözümüz dönmüş...Doğrudan POLİNA'ya girdik(saat 11:30 felam)...Bizi girişte bir papağan karşıladı...



Ve fekat o kadar kalabalıktı ki dışarısı, mümkün değil bir yer bulmak...Bi ara hakketten düşünmedim deil papağanı :) Adamlar hamaklarda bekleyin dedi, gittik, sonra da vazgeçtik, kapalı alan konusunda bir kişiyi ikna ettikten sonra kapalı kısma girdik...Kapatmış gibi olduk lam orayı çok güzel oldu...Neyse, acımızdan ölüyoruz, kahvaltı söyledik...Aman yarabbi, çeşit çeşit reçeller, kızarmış ekmekler, peynirler, sucuklar yumurtalar, demli çaylar...Var ya, nasıl yedik anlatamam, allayim gene gidecem :(

İnanılmazı başarıp Polina'nın stoklarını bitirdikten sonra, rahatlamış ve de gevşemiş ve de hamağı gelmiş kimseler olarak hamak kısmına geçtik...Ohh be...Çok büyük bi bahçesi var ya oranın...Önce bir kır masasında oturup Türk Kahvelerimizi içtik...Sonra da gene lak lak felam tapi, herkesten önce Özgür gidip bir hamağa yerleşti...Zamanla hepimiz yerleştik tapii :) Özgür hamakta yatarken kendini sallamak için bir teknik bulmuş onu gösterip durdu bize...Gırç gırç herkesi sinir etti...Bi de hepimizin hamaklarını azami süratle sallayıp kaçtı...Yaramaz çocuk...Hamak çok güzel biş lam :)

Neyse herkes bir müddet uyukladıktan sonra Cansal'a saldırmaya karar verdik...



Hamaklarda değiş tokuşlar yapıldı, herkes hamaklarda yatarak muhabbet etti, tekrar şekerlemeler, saldırılar ve geyikler yapıldı tapi :) biz uyurken fotomuzu da çekmişler:



Yaw neyse, 3 saat kadar hamaklarda geçirdikten sonra, kalkıp evlerimize gidelim dedik, ama bi köfte muhabbeti çıktı kardeşim...Mis gibi mangal fırsatı var...Ona da tamam dedik, tamam ulam...Önce 1 kilo, daha sonra 1 kilo daha, kardeşim süperdi var ya...Tokuz diyen herkes yedi, Yelda da yedi valla yedi :) Mangal muhabbeti çok guseldi ya :)


İştee böyleee...Böyle güzel bir akşamdan sonra, evlerimize çekildik...Şu anda Yelda, Karayip Korsanları 2'nin dvd'sini izliyor evde...Haftaya Cuma 3.cüsü vizyona girecek süper be...Daha 2.cisini izlememiş...Bu yazıları yazarken arada bir bakıyorum...Süper ya 2.cisi de :)

Bir gelişme olursa eklerim...Hadi kalın sağlıcakla...Haftaya hamama mı gitsem yaw? :)

15.5.07

TUBE TONE, TUBE POWER!

Hehe, caktim en sonunda VOX Tonelab LE'yi...Ama geçen hafta baya yoğun geçti...İsterseniz genel olarak hepsine değineyim... Hafta başı Amerikan Konsolosluğunda randevumuz vardı vize için...Pazartesi sabahı 10.30 da olmasına rağmen randevumuz erkenden kalkıp yollara düştük Yeniköy'de kahvaltı yapabilmek için...Bu arada Yeşim'in iş yerinde acil işi vardı, haftasonu halledemedi çünkü iş yerine giriş yetkisi yok..Hafta içi sabah da en erken 7 de girebiliyor iş yerine...Oh be ne güzel işe bak...Amma velhasıl iş yerinden verilen notebook'ta internete erişebilme yetkisi neyin olsaydı gitmeden de halledebilirdik ama neyse, o yasak bu yasak...İş yerinin önünde Yeşim'i bekledim, 15 dakikada işlerini halletti geldi...Neyse az da olsa bir trafiğe yakalanarak geçtik karşıya...Daha sonra Yeniköy'deki Emek Kafe'de denize nazır bir kahvaltı yaptık şöyle ballı kaymaklı, menemen peynir felam allam azım sulandı gene...Neyse kalktık gittik vaktimiz gelince, kapıda Yeşim'in resmini beğenmediler, hemen yolun karşısında şipşak çektirip geri geldik...İçeride işimiz çok kısa sürdü, nerdeyse bir sandık dolusu belge hazırlamıştım, davetiyeme bile bakmadılar..."You guys are ok!" dedi adam yolladı bizi...Alla alla...Neyse Çarşamba günü geldi pasaportlarımız almışız 10'ar yıllık ikimiz de...

Cuma akşamı Yeşim annesinin resim sergisine gitti...Ben üşendim Özgürlerle takıldım...Cumartesi sabah erkenden Taksim Tünele gidip aylardır çıkmasını beklediğim VOX'ub yeni tüplü prosesörü TONELAB LE'yi aldım...Oh be...Rocktron'um tapi daha süper ama o da MARSHALL JCM600'üm gibi Özgür'ün stüdyoya gitti, zira evim çok ufak yer yok...

Ama bugün salı, hala şööle dooru dürüst kurcalayabilmiş değilim...Yeşim işyerindeki klasik gitar kursuna yazıldı ama 5 hafta geriden :) onu yetiştirmeye çalışıyorum :) Daha nota okumadan nothing else mattersi calçakmış :) uraşıoz bakalım ama çok yetenekli...



He işte, Cumartesi karşıay geçip aldık Tonelab'ı...Ordan da Kağıthane'ye Cansal'ın depoya gittik...Bize bilimum kamuflaj elbisesi, tişört, don, atlet verdikten sonra bir de Urfadan diye bir yerde kebap ısmarladı...Sağolsun arkadaşım...

Köprüyü geçmek çok zor oldu geri dönerken, Özgür de sağolsun :) Cumartesi akşamı Yeşim'in kuzeni Tuba'nın nişanı vardı...Taşkın'la nişanladık sonunda...Büyükler için yapılan şeyler ya bunlar...Zor ve de gereksiz oldu çocuklar için :) Neyse mutluluklar diliyorum...Soldan sağa Yeşim, Taşkın, Tuba, ben, Yelda...




Pazar günü ise anneler günüydü biliyorsunuz...Annemlere gittik, abimler de ordaydı, kahvaltı yaptık...Annemin de anneler gününün burdan bir daha kutluyorum tarihe not düşmek için....İyi ki varsın...

Öğleden sonra da caddeye falan gittik işte, arabamı yıkattım, eski notebookumu babama vercem Türkçe işletim sistemi ve uygulamalar kurmaya başladım...Hadi hayırlısı...

Ööle işte, gidip Yeşim'i çalıştırmam lazım...Kızıyo dövüyo sonra....

9.5.07

BEYNELMINEL!

Hemen söliiim, örümcek adam-3'e Cuma akşamı hemen damladık...Aksiyon sahneleri müthiş, duygusal sahneler çok gereksiz, neyse, kum adamın oluşum sahnesi çok guseldi yaw...Cumartesi gunu akşama kadar evdeydim...Cansal uğradı bana bir ara...Laklak ettik...Daha sonra Taksim'e geçtik Yeşim'le...Citibank İngiltere'den bir arkadaşı var Yeşim'in...Kocasını da alıp haftasonu Istanbul'u gezmeye gelmişler...Mamafih, kiz ispanyol, cocuk Yunanli...her ikisi de 4'er dil biliyolar felam...Neyse...
Cristina ve Yanis arkadaşlarımızla Taksim'de, Hacı Abdullah'da Osmanlı yemekleri yedik...Daha sonra da Ortaköye geçtik...Gece 2'ye kadar beraberdik, Sultanahmet'teki otellerine de bıraktık akşam...Çok şeker ve samimi insanlar, yemegin hesabını ödemek istedilerse de ben müsade etmeyip kendim ödedim, Yarın öbürgün İngiltere'ye felam gideriz di mi :) Detaylardan biri, o akşam BJK-FB maçı oluşuydu, tam maç bittiğinde Taksim'den Ortaköy'e gidesimiz geldi...Stadın ordan geçemeyeceğimize göre, ben de Kasımpaşa'dan çevreyoluna çıkıp ordan Mecidiyeköy'den sonra yapılan yeni sapaktan bastım Ortaköy'e, bomboştu şerefsizim yol...Ortaköy'de arabayı park edip inince bi sokak köpeği geldi, Yanis ben korkarım dedi uzaklaştı köpekten ancak köpek onu takip edip durdu yaw, hatta gittik bişiler içtik tabi bi yerlerde, gecenin ilerleyen saatlerinde arabaya dönerken bu köpek gene Yanis'in peşine takıldı...Alla alla...
Neyse, bol bol sohbet ettik, Yanis'le ben Türk-Yunan-AB ilişkileri, Cumhurbaşkanlığı seçimleri vs üzerine konuştuk...Öğrendim ki bütün yemek isimlerimiz aynıymış...Bizim Avrupa'dan çok sizinle ortak yönümüz var dedi...Neyse yaw, iyi oldu, tanıştık sohbet ettik, çok iyi insanlardı...
Pazar günü de ööyle bir caddeye falan indik...Tolga ve Meltem'le buluştuk...Laklak ettik arkadaşlarımızla...Onun dışında öyle işte...


2.5.07

RESİM YOK RESİM!

Bu hafta fotoğraf makinamı hep unuttum...O yüzden fotoğraf çekemedim haliylen...Ancak Cansal ve Umut arkadaşlarımız sağolsunlar bi sürü fotoğraf çektiler ama hiçbirini göndermediler...O yüzden böyle fotoğrafsız bir haftasonu anlatacağım...Daha sonradan gönderirlerse eklerim...
Neyse, Cuma günü PAN'ın labirent'ini izledim...Sanki birbiriyle alakasız iki film var gibiydi...Pan'ı çıkarıp, Panlı kısımla başka, Pansız kısımla başka bi film çekilse daha güzel olurmuş...Etkileyiciydi gene de..."Panlı mı olacak pansız mı" tartışmasına burda son veriyorum...Daha sonra Taksim'de Yeşim'in iş arkadaşlarıyla önce Odakule'deki The Marmara'nın çatısına çıktık...Manzara varmış süper...Herkes ayıldı bayıldı ama pek ööle hoşuma gitmedi benim...Gıcığım bu hafta...Sonra da fasıla gittik, Odakule'den İstiklal'e çıkıp hemen sağ, sonra tekrar sağ, ara sokak, adını hatırlmadığım bi yer...Garibaldi garibaldi...Hatırladım...ÖÖle aman aman bişi yoktu orda da...Muhabbet ettik...
Cumartesi sabahtan, karşıya geçtim, yanlış yol tercihleriyle trafikte kalıp bir çileye çevirdim herşeyi...Umut'un evine gittim...Umut evde yoktu Nihal vardı...Sonra Murat'la Deniz geldiler, Deniz ve Nihal ayrılıp Florya'daki bir kadınlar hamamına gittiler...Biz de Umut'un dönmesini bekledik, hepiberaber Bakırköy'deki hamama gitmek için...Umut gelmeden annesi geldi, bizi bi güzel sorguya çekti, tenhada kıstırıp :) Neyse, Umut geldi, hamama gittik, Cansal'la buluştuk...Hamam sefası bildiğiniz gibi...Daha önceden yazmıştım...Memleketi falan kurtardık konuşurken...
Daha sonra çıktık, herkes Umut'un evinde buluşup Kanatçı Haydara gitcez...Yeşim arabayla gelirken 3 kere kayboldu...En nihayetinde buluşup, uzunca bir yol tepip gittik Kanatçı Haydar'a...Mahmutbey'de...Herkes inim inim inlio kanatçı haydar diye, nedir bu dedim, bildiğiniz kanatçı...Beyaz yakalı hastalığı...Bi daha da hayatta gitmem yolum düşmedikçe...Neyse, ordan da çıkıp, Murat'ın doğumgünü için Mecidiyeköy'e gittik, Murat'ların evine...Amma velakin Profilo'nun arkasında kalan bu mahalde, alabildiğince dik yokuşlarda ve dar sokaklarda yer bulamadık..En sonunda yan olarak Yeşim'in C2'sini bi yere 45 derece açıyla eğik duracak şekilde sıkıştırdık...Umut önce arbasını oraya bıraktı, sonra devrileceğini düşünüp bi otoparka aldı arabayı...Murat'ın evinde gayet laklak ve kahkaha vardı, d.günü pastasını kesip yedik...Çok güldük, ama muhabbetleri anlatamicam şimdi, ürolog-hasta ilişkisine dair anılar diim ben siz anlayın...Murat'a hediyesini gündüzden vermiştim ben zaten, Puma'dan şıpıdık terlik aldım...Ayak numarasını daha önceden Deniz'e açıp sormuştum...Geceden sonra arabamızın yerinde olduğuna sevinip eve döndük Yeşim'le...
Pazar sabahı 12 ye doğru kalktık...Normal planım, karfurda saç traşı, migros alışverişi, ve Nuray'a d.günü hediyesi almak şeklindeydi...Ama bunun yerine Özgür'ler arayınca Fenerbahçe'ye gittik...Kahvaltı yaptık...Sonra kızlar sahilde yürüyelim dediler, Özgür'le ben Goldpc ye kaçtık...Özgür az daha pahalı robotlardan alıodu engel oldum...Ama bi ups aldı...Ben de yeni toshiba notbukuma ram arıyorum kardeşim...Neyse alıcam yakında...Geri dönüp kızlarla Suadiye'de buluştuk...Onları alıp Ataşehir'e geçtik...Köşebaşında çök güzel pide yedik...Sonra pasta aldık...Sonra da topluca Migros alışverişi...Özgürler bizi eve bıraktı, malzemeleri buzdolabına yerleştirip Özgür'lere gittik...Nuray'ın da doğumgününü kendi aramızda pasta keserek kutladık...Foto gene yok tabi...Sonra da eve gittik işte bu kadar...
Bu arada dün 1 Mayıs'tı...Yeşim'i de işe bırakıp kendi işime gelmem gerekti...Toplam'da 7,5 km ve çoğu ara sokak olan bu yolu, alakasız bir şekilde 1 saatte almama sebep olan tüm yetkililerin 1 Mayıs bayramını kutlarım...İşçiden korkan adamın şeriatından daha bi çok korkmak lazım...
Cumhuriyet Miting'ine katılmadım ama kalbim onlarlaydı...
Neyse, bu vesileyle Murat ve Nuray arkadaşlarımızın doğumgünlerini tekrar kutlarım...
1 Mayıs'ı da, Cumhuriyeti de kutlarım...Sağlıcakla kalın...

Hiçbir iyi inkılap, hakikati görenler dışında ekseriyetin reyine müracaatla yapılamaz. -Atatürk

EDIT: bi kaç foto geldi