25.6.07

ERİDİK BE!

Ulem bu ne sıcak... Vıcık vıcık bi hayat yaşamaya başladık...Küresel ıkınma dedikleri şey bu olsa gerek...Neysem, bu hafta içi bayaa yoğun geçti, salı akşamı Kerem ve Merve ile Ataşehirde Barnies midir nedir o kayfecide buluşup bol bol laklak ettik, Keremle karşılıklı küfür edip gökdelenlerden dünyaya tükürdük :P ne demekse...şayze! :) ehe...Her ikisi de çok iyiler selamları var :>


Çarşamba akşamı iş yerimden arkadaşım Ersin(ki Yeşim'in akrabası olur kendileri) ve eşi Esra oturmaya geldiler bize...Adeta hamam sefası gibi oldu o kadar sıcaktı ki hava...Ersinler de çocukları Tuna'yı yazlığa annelerinin yanına bırakmışlar, o heyecanla sağa sola gezmeye gidiolardı ki, bize de uğradılar :) Neyse Ersinle şirketi çekiştirip pançik punçik ettik, kaynaştık diyelim hep beraber...

Perşembe akşamı inanmazsınız Özgür ve Nuray'la Carpe notte' ye gittik :) Yeşim gitar kursunu iptal ettirmiş bizimle gelebilmek için :)


Cuma akşamı Yeşim'in iş yerinden arkadaşları Özlem-Kürşat(geçen haftadan biliyorsunuz) ve Dilek-Hakan çifti ve bu çiftten olma Selin kızımızla buluştuk...Yeşim'in kucağından indirmediği bu çok sevimli, şeker ve akıllı bıdığın fotoğrafına da bakın...Sizi gidi sizi...Fenerbahçe Gloria Jeans'teytik bu arada...Hehe, dönüşte Özgürlerle buluştuk yalnız gene gecenin bi yarısı...Biz ayrılamayız heralde...Özgürlere gidip klimalı ortamda tv izledik...

Gelelim Cumartesi'ye...Efendiim, naptık lem Cumartesi, hmmm, Yeşim'e de soramam şimdi gitar çalışıo kafamı kırar valla...Alla alla naptık yaaw? Heee, havuza girdik kavaltıdan sonra, sezonu açtım sonunda, Tabii Yeşim çoktan açtığı için sezonu marsık gibi kendisi, bense ezine peyniri tadındayım...Neyse az yüzüp bol bol kitap okudum...3 saat sonra çıktım zati...Eve gittik...Sonra daaa, sonra daaa, allam hatırlamıom be yaa.. :( hee, kanyona gidip abimlerle buluştuk, hatırladım...Gezdik dolaştık, çok dertliler :( Can bebek hala yoğun bakımdaydı, biberon emerken hala yoruluomuş :( Sonra akşam oturmaya gittik abimlere, sonra da evimize tapii...Canlarım benim...Kanyonda midilliler vardı, ay çok tatlıylardı çok bee :)

Gelelim Pazar'aaa...Kızıltan arkadaşımızı yeni vokalistimiz olarak denemek üzere gidip Küçükyalı'dan aldık...Yalnız Kızıltan'ı beklerken belediyenin astığı bez afişlerden birini görüp dumur olduk Özgür'le...Aynen şöyle diyodu:"Tekerlekli sandalyesiz vatandaşımız kalmasın"...Bu be şimdi yaa :)
Sonra Kızıltan'ı aldık, gelip bizim orda börekçide kavaltı yaptık...Sonra arkadaşı kayda aldık...Yani sessiz bi arkadaşımız Kızıltan, o sesler ondan nasıl çıktı anlamadık yaw, Kızıltan bu ne? insan dinlicek bunu :) Walla süperdi sesi, kendisi de bizimle çalışmak istiyor sanırım, aramıza hoşgeldin diyorum o zaman...Sonra da biz Özgür ve Nuray'la Carpe notteye gittik püfül püfül, Yeşim gelmedi zira kayınvalidelerle havuza giriodu...Ben de hayin kayınvelet olarak Özgürlerle başbaşa kalınca az daha ev aliodum heyecandan...Emlakçıları falan dolaştım 2+1 evi nasıl 3+1 yapabilirim diye...Öğrendim ki hayat boşmuş...1 oda için 100 bilyar fazla para veriosun...Deli para :)
Efendim sonra eve gittik çay neyin içtik kayınvalidelerle, sonra onlar gitti, biz de Nuray ben Özgür Yeşim çıkıp kave içtik Barnies de desem inanır mısınız :) Valla...
Bugün Pazartesi, şu anda saat 23:24, bu akşam Özgür gelip bi takım kayıt problemlerimi halletti, Yeshimy bize yemek yaptı, sonra gene kave içmeye gittik Barnies'e :) Şu anda Yeşim kendi kendine "si-do arası niye yarım ses de, do -re arası tam ses, biz kimiz?" diye felsefi bir tartışmaya girmiş durumda...
Annemlerden haber aldıydık, Tepe mobilya gene ertelemiş mobilyalarını getirmeyi...Kötünüzde tepsin...
Günün en güzel haberi, Can bebek normal odaya çıkarılmış...Annesiyle kalıyor artık...Bir kaç güne hastaneden çıkmasını bekliyoruz...Annesi babası kızıo resim koyamiom artık :( Onun yerine Gonca'yla abimin resmini koyuyom...Hadi bana eywallah, soğuk bi duş alıp yatiim :)

18.6.07

YIRTTIK!

Ule, Çarşamba günü doktorum aradı.."Sen şimdi kafana takarsın ariim" dedi...Temizmiş sonuçlar...Oh be rahatladım..."Cumartesi gel" dedi....Gelmem mi!
Efem, Cuma akşamı Yeşim'in iş yerinden arkadaşı Özlem ve eşi Kürşat ile Suadiye'de buluştuk...Kızların ısrarı üzerine vapiano mudur ne zıkkımdır oraya gittik...Hiç sevmiyorum orayı şerefsizim...Sebzeli pizza yiyesim tuttu bi de midem bulundu bitirince...Yuh olsun...Sıfır, sıfır, sıfır...Üzerine D&R gittik, kitap cd felam neyin aldık...Sonra da Dallmayr mıdır nedir oraya gidip kave içtik, piyano çalıp şarkı sölüyodu bi amca çok hoş...Arkadaşlarla muhabbeti iyice sarıp sonra da 11 gibi evlerimize dönük..."Hayvan Mezarlığı" filmini arkadaşım Kürşat'a ithaf ediyorum...Nedenini sormayın :)
Cumartesi sabah erkenden, annemlerin geçen hafta bize haber vermeden taşındıkları Soyak Olimpiakentteki evlerine gittik...Tepe mobilya sağolsun getirmemiş mobilyaları vaktinde, daha 15 gün öyle eşyasız oturacaklar...Tepe tepe kullanın...Ufak plastik bir masada kahvaltımızı tamamladık, laklak ettik, babamın babalar gününü kutladım...Zaten notebook'umu vermiş olduğum için babam hediye istemiodu...Ordan da saat 1 gibi kalkıp Bakırköy'deki doktoruma gittik...Dikişlerim alındı...Rahatladım...
Sonra Umut'ların evine gittik...Umut ve Nihal le laklak ettik bu sefer de...Nihal bir akrabasının sünnetine mi ne gitti, Umut da Nihal dönene kadar bizimle Bakırköy'e çıktı...Önce kızların pantalonları vardı tamiratçıya verdik...Sonra bilimum markaların ihraç fazlası mallarını satan bi dükkana girip capri aldık kendimize Yeşim'le...İkisi de aynı :) hehe...Onlarla dolaştık bütün gün...Sonra Carousel'e gittik, yeşim babasına bir tişört annesine de başka bir hediye aldı...Annesinin doğumgünüyle babalar günü aynı güle denk geliomuş sanırsam...Mamafih, Kayınvalideler Akçakocaya mı ne kaçmışlar, Pazar evde olmicaklarmış...Biz de bugün gidicez(pazartesi)...Neysem starfucks'da kave içtik....Sonra Nihal eve gelmiş aradı bizi...Eve gidip Nihal'i de aldık ve Ortaköy'e gittik...Elektrikler yoktu Ortaköy'de...Köfte yedik sonra bişiler mi içtik ne hatırlamıom....Park yeri ararken Umut tartışmış bi adamlarla...Burdan adamlara lanetimi yolluyorum...Tez zamanda geberin...
Akşam eve döndük, acaip maynak gibi yorgunum bu aralar, uyuyom yetmio...
Pazar sabah kahvaltıdan sonra Ozzy'yi aradım...Aynen şöyle dedi: "Walla ben de sabah İlber kahvaltı hazırlarken Volkan nabio acaba diye düşündüm, yumurtayı görünce aklımdan çıkmışsın"...Buyur!..Saol be :)
Yeşim havuza indi, ben evde kitap okumaya başladım ki Özgür aradı, biraz naz etsem de, bana yemek ısmarlıcaklarını söliince hemen gittim :) Özgür, ben Nuray carpenotteye gittik...Dışarda oturduk walla püfür püfür esiodu...Sonra eve döndük..Yeşim'i de alıp Natilusa gittik, dolaştık yedik içtik, biz Özgür'le nolcak bu grubun hali diye konuştuk...Kormusicband gibi taş düşsün kafana...Tatil planları yaptık ne gusel...Sonra akşam oldu şehrimdeeeee, penceremdeee kuşlaaaar göründüüüüüü!

14.6.07

PETER STRAUB - YİTİK OĞLAN YİTİK KIZ - GECE ODASINDA!

Kitapları biraz ihmal ettim...Borbardımana tutmak istiyorum sizi biraz...Gotik korku romanlarının ustası Peter Straub'un ikilemesi ve bizi ikilemde bırakması ile karşı karşıyayız...Yeni kitaplar değil bunlar ancak çok eski de sayılmazlar...İşin ilginç yanı, serinin ilk kitabı olan "Yitik Oğlan, Yitik Kız"ın (lost boy lost girl) 2003, "Gece Odasında"nın (In the night room) ise 2004 yılında, arka arkaya "Bram Stoker Ödülü"ne layık görülmesi...Kitapların konularını internette veya kitapçılarda kitabın arkasına bakarak bulabilirsiniz...Kitaplar hakkında yorumlarımın içeriği genelde konusunu anlatarak olmuyor benim maalesef...Daha çok kurgu/örgü/dil üzerinde durmak istiyorum...O yüzden daha çok "hikayelere" değil, "hikayelerin nasıl işlendiği"yle ilgili yazacağım...Hikaye kısmı çok keyfidir bütün kitaplarda...
Her iki kitabı da aynı başlık altında değerlendirmemin sebebi, ikisinin de benim açımdan çok yeni ve son derece hoşuma giden birer kurguya sahip olması...Internetteki yorumlara bir göz attığınızda genelde dudak bükülen kitaplar olduğunu görebilirsiniz...Ancak benim için son yıllarda okuduğum nadir kitaplardan biriydi...Pardon ikisi...İki kitabın da baş kahramanı ünlü bir korku romanı yazarı(Tim Underhill)...İlk kitapta iliklerimize kadar hissettiğimiz karanlık hissi, ikinci kitapta kendini başka biçimlere sokarak ve Tim Underhill'in ilk hikayeyi romanlaştırıken, mutlu olmak adına büktüğü gerçeğin düzeltilmesi adıyla hayatına karışan kendi roman karakterleriyle daha da derin bir hal alıyor...
Çoğu zaman karşılaşma imkanı bulamayacağınız bir kurguyla yazılmış iki kitap da, zaman zaman ileri, zaman zaman geri ve zaman zaman da Tim Underhill'in günlüğüne uğrayarak hazmetmesi zor ama bir o kadar da keyifli bir tad bırakıyor insanda...
Şunu hemen belirtmek istiyorum ki, öyle aman aman altınıza zıçırtcak korku öğeleri ve hikaye parçaları yok romanlarda...Yazarın asıl başarısı, atmosfer yaratmadaki becerisinden kaynaklanıyor...Yani karanlık ve içinden gelecekler bu kadar güzel tasvir edilir, gizem baştan beri belli olsa da, bu kadar gizemli anlatılabilir... Yazar kasvet betimlemesine girdiğinde, gerçekten üzerinize bir kasvet düşüyor sanıyorsunuz...
Abartısız söylüyorum, yukarıdakilere ek olarak, yazarın dili en yüksek edebi düzeyde...Bu kurgu ve bu dille Peter Straub daha dünyevi romanlar yazsaydı kesin çoktan klasikleşmiş bir yazar olmuştu...Kitabın içindeki tasvirler, metaforlar, temalar o kadar iyi ki, yukarıda dediğim gibi, her satırını zevk alarak, sindirerek okumaya çalışıyorsunuz ve bu da kitapları normal okuyuş sürenizden 2 kat daha yavaş okumanıza sebep oluyor...Bütün ağır romanlarda olduğu gibi...
İlk kitabın sonunda bütün gizemi anlayıp olayı bitirdik sanıyoruz, ancak 2. kitap bizi tam 180 derece döndürerek, roman içinde roman, roman içinde hayat veya hayat içinde roman ikilemleriyle başbaşa bırakıyor...
Sözün kısası, hem gizemli hem de edebi örgüsü ağır basan kitap arıyorsanız bu ikisi tam size göre...Sindire sindire okuyun...
İlk kitapla ilgili bir dip not: İlk kitabın sonuna doğru, Tim Underhill bir web sitesine girmek zorunda kalıyor...Siz de onunla birlikte girin....

12.6.07

YORUMSUZ!

.
.
.
Sent at 10:13 AM on Thursday
Atil: olm gitmem daha karlıysa giderim nolcek
kalırsa kalsın ak
dün varupa yakasını izledim
1-2 aydır gitar çalmıorum
çok mutluum
oh be dünya varmış

Kerem: görüşme bağımlısı oldun korkarım

Atil: ne görüşmesi, aman gitar çalıcam stersi yok, aman şarkı yapiim stresi yok
oh be gidiom kitap okuom karımla konuşuom tv izliom arkadaşlarla buluşuom
kafam rahat ak

Kerem: kolay yolu seçmişsin

Atil: satiim en iyisi bütün aletleri :))
zikiim kolay yolu 32 yaşındaym :)

Kerem: alırım

Atil: maynak :)= merve BİİİİP soksun sonra hepsini senin :P

Kerem: sonra sen pişman olunca geri satarım

Atil: faiş fiyata :)

Kerem: 32 yaşında adam huy değiştirir mi

Atil: emanetçi gibi bişi :)

Kerem: ölene kadar debelencez

Atil: bi mok olduğu yok ki

Kerem: satriani geliyomuş

Atil: hayır becerebilsem gam yemicem :)

Kerem: kaçırıp dövelim

Atil: 32 yaşında hala beceremiince

Kerem: ibret olsun

Atil: souyo insan be :)
dövelim tapi

Kerem: kimse iyi çalmaya özenmesin

Atil: hatta 3-5 parçaya bölelim

Kerem: kötü çalmak prim yapsın

Atil: sat - rii- aa-- ni
4 parça iidir

Kerem: :))

Atil: :)kulağını keser kolye yaparaız
korkma lamşaka yaptım :)

Kerem: parmaklarını keseriz

Atil: eet

Kerem: naparız bilmiyom

Atil: kendimize taktırırız sonra

Sent at 11:03 AM on Thursday

Atil: uff pufbiraz zor oldu ama taşıdım

Kerem: yeni yerdemisin

Atil: yok yaw çuvalı taşıdım
çok ağırdı içindeki
seni bekliorum o zaman

Kerem: bana mı taşıtcen

Atil: yok olm dövmicek miydik adamı kaçırıp
getirdim satrianiyi işte
dövmek için seni bekliom
beraber dalarız

Kerem: haftaya gelcek diye biliyom
yannış adamı kaçırmış olmayasın

Atil: önceden gelmiş istanbulu gezmeye
yok yok
eline gitar verdim
kesin satriani
sonra gitarı aldım
kafasına geçirdim

Kerem: gitar teliyle boğ
sonra o teli tekrar gitara tak

Atil: piki parmaklarını da gitar teliyle kesiim di mi
kalın mi ile boğarım
ince mi ile de
parmakları keserim

Kerem: evet akan kanı da klavyeye sür
tremolo barı da sok bi tarafına

Atil: katil kerem yaziim kanla klavyeye:)

Kerem: bu vahşet karşısında herkes şok olcak
ve anlaşılamayacak sebebi

Atil: yok yaw katil seteve vai :)yazarız

Kerem: ehehe

Atil: onu da aradan çıakrırız

Kerem: ondan da kurtulmuş oluruz

Atil: tutuklansın ipne
assınlar

Kerem: mapusta çalar artık
blues felan

Atil: malmsteene bişi yapmaya gerek yok zira allahından bulmuş zaten
bir türk kızıyla evli:P

Kerem: vah yazık
asım can gündüz de kayınçosudur

Atil: ehehune geyik çevirdik gene be
hadi görüşürüz

Kerem: tmm
by

FOTO KOYMICAM KARDESİM!

Efeet, bu haftayı da alel acele yazıcam, fiiiuv hızıyla geçiştiricem...Size ve kendime olan saygımı kaybettim sevgili okuyucularım...Herzamanki gibi uzun süredir üzerinde çalıştığım bir projede gene hüsrana uğradım...Nedir o yazamıyorum burdan, işle ilgili ama :)
Hafta içi, hepsiburada.com dan sipariş ettiğim bilimum kitaplar ve halı saha dizliği ve kaleci eldiveni geldi...Gitmicektim halı saha maçına o akşam, ama tam çıkmama yakın malzemeler gelince fırladım gittim, 13 gol yiyip geri geldim...Hepsiburada.com sağolsun, piyasada cayır cayır bulunan yeni çıkmış bir kitabı "bulamadık" deyip göndermemiş, "alacağınız olsun" dediler, ben de "olmaz yatırın hesabıma" butonuna tıkladım...Geçen hafta Nike'dan bir kaleci eldiveni bakmıştım 140 kaat dediler oha dedim...Sanki profesyonelim...Hepsiburada.com dan buldum getirttim bişi 15 kaada...fotoda belli olmuo tabii ama, dandik bişi bekliodum da, bu kadarını beklemiodum doğrusu...Nike'ın kaleci eldiveni, bunun yanında uzay mekiği gibi kalıo şerefisizim...Bulaşık eldiveni gibi lam bu resmen...Aman diim almayin...Adidas'ta 45 kaada buldum bi tane belki onu alırım...
Bu arada Peter Straub'un "Yitik Oğlan Yitik Kız(lost boy lost girl)" kitabının devamı niteliğinde olan "Gece Odasında(in the night room)" da sonunda geldi...Hastayım adamın tarzına, çok sewiom lam gotik korku romanlarını....Neyse bu konu üzerinde detaylıca yazarım belki ileride...Her okuduğum kitabı yorumlamayı, en azından bir listesini tutmayı düşünüyorum...Bir de Stephen king ve Peter Straub'un beraber yazdıkları "Tılsım" ve "Kara Ev" romanlarını da söyledim...Onlardan kara Kule serisine açık kapı varmış haberiniz ola :) Daha bi sürü kitap söledim de neyse...
Perşembe akşamı gene Carpe notteye gittik...Nie perşembe die soracak olursanız, Oğuzla Başak geliodu o akşam ondan...karışık olay biraz...
Cuma akşamı Özgür ve Nuray'la "Oceans 13"e gittik...Eh işte, eğlenceli bir filmdi ama sinemeda gitmeye değmez, bu filmi evde izleyebilirsiniz, hatta Kerem davet ederse onun evinde izleyin daha iyi :) Bu arada manevi kızım Gizem(ki kendisi kendi tabiriyle -çok uslu, çok akıllı, çok güzeldir- Cuma akşamı bizimle filme gelcekti ekti bizi :) bunu da tarihe not ediyorum...Olsun, işi çıktı canım kızımın benim, bi daha yapmazsın di mi babası? :)
Cumartesi sabahtan kalkıp karşıya Bakırköy'e geçtik...ENT Kulak Burun Boğaz merkezinde benim ameliyatı yapan doktora Hamdi Bey'e ikimiz de muayene olduk...Yeşim'e ameliyat dedi, beni de ameliyat etti ayaküstü :) Lenf bezlerimin üstünde bir kist vardı, onu aldı, patoloji sonucunu bekliom tırsmaktayım yane...Annemlere uğradık...Bu arada hafta içi ani bir şekilde annemler Soyak Olimpiyakente taşınmışlar bizehaber vermeden...Allam adamlara bak ya :) Aradığımızda Bakırköydeki evdelerdi ama kiracı eve bakmaya gelecekmiş...Babam bize kavurma ısmarladı nefisti yaaw....Akşama doğru eve gittik, yorulmuşuz...Dinlendik uyuduk...
Pazar sabahı kayınvalidem, kayınababam ve baldızım kahvaltıya geldiler...Şelale'nin yanında kahvaltı yaptık...Daha sonra onlar havuza gittiler, bense aday vokalistimizi dinlemek üzere özgürün eve gittim...Erhan mızmızlanıo müziği bıraktım diye...Cihan arkadaşımızın sesi iyiydi aslında ama bizim altyapı ile sesi uyuşmadı gibime geldi...Altyapıyı da transpoze etme şansınız yok bu saatten sonra, o kadar kayıt yapmışız...Neyse öğleden sonra da minik kızım Gizem'in bir arkadaşı varmış, onunla buluştuk istişare etmek için...Kızıltan Neverland grubunun eski solisti, biraz konuşup yemek yedik beraber, beğendi şarkılarımızı, takılabiliriz beraber dedi...Mamafih işler çok karışık...Özgür Anadolu Turne'sinden dönsün bakalım...
Bu hafta iş yerimde acaip problem çıktı bi de, Cumartesi bütün gece onla uğraştım, bir de Pazartesi iş yerinde bütün gün...Çözdüm sanırım...
Bu arada bir tane daha manevi kızım oldu :) Vera'ya ailemize hoş geldin diorum :)

4.6.07

ZIPAMTEK!

Merhaba, bu hafta foto koymicam çünkü sayfada çok resim oldu yavaş açılıo :) bi de çekmedim foto...Neyse özet geçiim bu haftayı çok yoğunum çünkü...
Cuma akşamı naptık biz yaw? Sanırım carpenotte ye gidip yemek yedik gene Ataşehir'de...Aslında İkea'ya gidecektik ama Yeşim kuaförden geç dönünce benim de açlıktan nevrim dönünce tabii ki Özgürlerle yemeğe gittik :) Bi güzel yedik valla oh, muhabbet ettik...Sonra eve gidip zıbardık, bu arada Yeşim hafta içi dondurma yemişti boğazı şişmişti hasta oldu çocuk gibi hihi :) Neysem yanılmıyorsam Cuma akşamı LOST 3.sezon 17-18 i de izledik...Vakit bulsak bitircez ama bulamıyoruz...Cumartesi sabah erkenden kalkıp karşıya geçtik 2 araba...Ben arabamı Otokoç'a bıraktım...Klima temizliği, çizikleri rotüş, motor yıkama ve kimyasal bakımı, ve oto koruma yaptırdım dışına arabanın...Cillop gibi oldu...Tabii aranın işi uzun süreceği için biz abimlere gittik kahvaltıya...Abimlere ADSL almışlardı, airties modem veriodu kampanya, modem ve pc ayarlarını yaptım hepsinin çok gusel oldu çalışıo herşey tıkır tıkır...Abim kavaltı hazırladı bize, gusel bi kahvaltı yaptık, Can bebek iyiymiş...Zaten saat 1 gibi çıktı abimler bebeğe süt götürmeye gittiler hastaneye...Biz de Otokoç'a gidip arabamı aldık ve ordan eve doğru yola çıktık...İkeaya uğradık giderken...Ev ufak olduğu ve kitaplarıma yer kalmadığı için raflar neyin aldım bir de ıvır zıvır aldık işte...Sonra akşam Nuray'la Özgür geldiler, Özgür matkap ve bi sürü malzeme getirdi...Rafları taktık, banyoya bişiler taktık, çok yardımcı oldu Özgür kardeşim sağolsun...Sonra kızlar sitede gezmeye çıktılar...Biz de Özgürle milli maçı izledik ve ütüldük...Ertesi sabah da geç uynadık...Umut aradı biz polenezköy'e gidioz diye...Sonra ÖZgürler bize geldi, dünden kalan yarım işlerimizi tamamladık...Umut'u aradık ama 3de ayrılacaklarmış ordan gitmemey karar verdik...Caddeye indik biz de...Yürüdük biraz, yeni açılan bi yer vardı makarna yedik kave içtik...Sonra herkesin başı ağrıdı uykusu geldi eve döndük...Ben hasta mı oldum ne yattım uzandım yatağa...yeşim Migros'a alışverişe gitti...Sonra geldi yemek yaptı bana çok yoruldu canım benim :( Ben de kalktım ağrı kesici aldım, traş oldum, duş aldım...Yemek yedik ve yattık sonra...O kadar işte...Pazartesi sabahı(bu sabah) evden çıktık işe gitmek için...Arabamın arkasına biri parketmişti yuh dedim...Küfür ediodum bi sürü gelenler bu karı hep böyle bırakıı arabayı dediler...Manevralar yaptım bi sürü, Yeşim gel gel yaptı, geri geri gittim ezdim arabasını kiminse oh sinir oldum, çıkabildikten sonra da gittim parçaladım sileceklerini...orozbu...