26.7.07

pardon!

Çok geç kaldım bu hafta yazmakta...Neredeyse diğer hafta oldu be...Geçen hafta cuma günü iş yerinde sandalyemde esnerken geriye doğru, "çatıırt" ve "gümbüürt" diye bir ses duydum...Salağın teki sandalyesinden düştü diye düşünürken o salağın ben olduğumu az sonra anladım...Tıpkı Şener Şen'in "Kibar Feyzo" filminin sonunda nalları dikme sahnesi gibi, ben de ayaklarımı havaya dikmişim şerefisizim...Ne olduğunu kavrayana kadar tepeme bisürü insan üşüştü, rezaletin daniskası...Birşeyim olmadığını anlayınca gözlerinden yaş gelene kadar güldüler :)...Kaza anından sonra sandalyenin hali aşağıdaki gibi :)
Neyse çanağı kurtardık ama...Cuma akşamı Alparslanlarla kave içmeye gittik...Gecenin bi yarısı işe gittim sabah 4de çıktım işten...Ertesi gün oldukça yoğun bir program içine girdik...Cumartesi sabahı havuza inip yüzdük biraz...Sonra öğleden sonra abimlere gittik annemler de ordaydı...Bişiler yedik, Can'ı sevdik...Basın yayın yasağı kalkmadı hala...Akşam ise normalde Cansal, Umut, Murat üçlüsü ve ile buluşacaktık Taksim'de...Ama Murat Bey baldızının imam nikahı olduğunu hatırlamış Mecidiyeköy'deki evlerinde...O zaman biz de Cansal'la ve Murat'la Profilo'da buluştuk...Bir saat kadar laklak ettik, Murat bir ara eve gidip imamı aradan çıkarıp geldi(hani ruhban sınıfı yoktu islamiyette?)...Deniz kardeşiyle kaldığı için gelemedi :( Deniz de iş bulmuş çok sevindim :) Neyse Umut başka arkadaşlarıyla Taksim'deydi beklemedi bizi eve gitti...Nihal gebe bu arada Umut'tan :) Umut'u görünce midesi bulanıomuş :) hehe tebrikler...Akşam İstiklal caddesi üzerinde bi yere götürdü bizi Cansal...Bir binanın en üst katı, manzara süper, club gibi bi yer...Açık hava...Ortada insanlar dans edio ve içeride birkaç tane değişik lokanta var..Biz Keyif'e gittik...Rakılı şaraplı bir yemek yedik...Murat'la Cansal'ı da çok özlemişim iyi oldu...Bu arada Esin gene Cansal'la birlikteydi, noluyor yaw :) İlerleyen vakitlerde Yeşim'le Murat durmadı oynadı, Esin de onlara katıldı, biz Cansal'la utandık oynamadık :) Gözümüz şaşı oldu dekolte kızlara bakmaktan :)



Pazar günü erkenden gidip oyumuzu kullandık...Daha sonra Yeşim'in ailesinin yanına gittik...Tatilden dönmüştü onlar da...Bu arada Gülenay da Paris'ten gezmeye gelmiş...Yeşim daha önce görmüştü ama ben de görmek istedim...O da Yeşim'in annesi gile geldi özlemişim gitçek ama gene :( Yeşim'lerdeki halimiz :)

baldız baldan tatlı :)

Vee luckyyy, tüm aile üyelerine kızıp tırmalayıp tekmeledikten sonra(nerdesiniz ulan haftalardır tribi bu) gelip kucağıma yatıp düşman çatlattı :)

Sonra Gülenay'ı alıp caddeye gittik...Mağazaların önünde perişan oldum beklemekten :) ama manzara süperdi yaw :) bi şaşılık da caddede geçirdim :) Neyse Gülenay ve Yeşim diyet yapcazzz, rejimdeyiiz gibi sloganlar atarken kendimizi İskender Kebap yerken bulduk :) hehe...Sonra Gülenay gitti :( biz de Yelda ile buluştuk ama naptık sölemem :) sır :)

Mustafa baba bol bol kebap ve lahmacun ısmarladı, hepsini yedik...Sonra evimize gittik acaip yorulmuşuz :( Seçim sonuçlarını diğer %50den biri olarak izledim...Pazartesi sabah 04'te iş yerinden aradılar problem varmış...iş yerine gittim...Panikten ötürü bu hafta pazartesi sendromu yaşamadım kısaca :)

Bu hafta içi de ev baktık gene, taktık kafayı bi yere o yüzden her akşamımız düşünmekle geçio...Bu sebeple geç kaldım yaw yazmakta :)

Hadi kalın sağlıcakla :)

16.7.07

HIBERNATING...

Çalışmak olmasa tatil diye birşeyden bahsedebilir miyiz? Edemeyiz tabii...Ancak çalışma ve tatil süreleri arasındaki adaletsizlik kaldırılırsa çok memnun olcak tüm insanlar...Mesela senede 3 hafta çalışalım, gerisi tatil olsun de mi? Tatilin de bir anlamı olsun hiç değilse :)
Efendim yukarıdaki resmin temel objeleri olarak, bir tatil yöresinde hibernate etmiş bir şekilde
duran Özgür ve ben, bir tatilin nasıl geçirilmesi gerektiğinin en güzel biçimde özetini vermişiz...
Tatil maceramızın proje süresi 6 Temmuz Cuma akşamı saat 19:00'da Pendik-Yalova feribotuna binmemizle, 15Temmuz pazar saat 14:00 de Yalova-pendik feribotuna binmemiz arasındaki vakittir efem...İsterseniz tatilin nasıl geçtiğini anlatayım...Dinleyin bakiiim..
Cuma akşamı 17:00 gibi işten Nuray'ı da alıp çıktım...Nuray'ı evine bıraktım, ben de eve gittim...Eşyaları son kez kontrol edip arabaya yükleyecektik...Yeşim herzamanki gibi geç geldi, aşağıya da geç indi, bi de çiçeği suya koymayı unutmuş onun için yukarı tekrar çıktı...Zaten ben çıkan eşyaları görünce Özgür'e Focus'la değil bir Doblo'yla gitmemiz gerektiğini söyledim ama saat 18:00 gibi Özgür'le Nuray bizi almaya geldiklerinde durumun o kadar da vahim olmadığını gördük...Bir şekilde sıkışıp saat 19:00 feribotuna yetişmek için yola çıktık...Hepimiz o kadar yoğun bir iş ortamından çıkmıştık ki ilk başta konsantre olamadık tatile...
Aşağıdaki fotoğrafta NUray ve Yeşim'i feribot kuyruğunda görüyorsunuz [Bu arada feribot biletlerini 1 hafta önce internet üzerinden almıştık...Buraya varınca kredi kartını geçirgeçten geçircez biletleri bize vercek ya... ÖzgürBey hafta içi iş gezisi için dönerken Anadolu'dan, İDO'ya telefon açıp yalova-pendik bileti almış kredi kartıyla kendisi için, Yalova'ya geldiğinde biletini almak için kartını okutunca bizim tatil biletlerini de kusmuş alet :) Önce korkarak yanlışlıkla çokfazla bilet kesildiğini düşünmüş ama gerçeği anlayınca rahatlamış tabi adamcağız :) biletler de elimizdeydi yani gittiğimizde ] Tabii buna rağmen tipik belediye organizasyon bozukluğu sonucu bir sürü insan gişelerde bekledi haybeye...

Neyse, bu bişi değil, hiç sevmediğim bi adamın adını vermişler feribota gıcık oldum...Ama en azından arabayla gemiye binerken adama biniomuş gibi düşünüp rahatladık Özgür'le :)
Velhasıl kelam işin acı tarafı, aşağıdaki resimden de anlaşılacağı üzere, feribota doğru intikal ederken, çok sevgili arkadaşım Oktay arayıp bir concurrent clusterda raw device istedi benden...Olcak iş değil...Feribotta kablosuz internet vardı, şirkete bağlandım ama kaş yapiim derken göz çıkardım, böyle kalsın dedim sonra, dönünce yarattığım problemi nasıl düzelticem onu düşünüom...Bi de feribottan indim hala arabanın önünde Nuray'ın telefonuyla
internete bağlanıp problemi çözmeye çalışıom...Bela mısın lem Oktay tatili zehir ediodun az daha :) Ama en sonunda vazgeçtik olaydan işte dönünce bakıcam oooofof...
Bu arada istikamet neresi söylemeyi unuttum...Efendim İzmir-Çandarlı-Denizköy'de bulunan muhteşem denizi ve doğası olan annemlerin yazlığına doğru gidiyoruz...Annemle babam 1 hafta boyunca bizi misafir etcekler ve çok mutlular,biz de çok mutluyuz tabii ama öyle bir misafir ettiler ki dönüşte rejime başlamaya karar verdik...O nedir göbek midir? Aşağıda yazlıkevimizin
bir resmini görebilirsiniz...Hemen onun altında da Denizköy'ün yukarıdan görünüşü...Nası ama:)


Yolda yol çalışmaları felam vardı, bir de Yörsan da durup çifk kaşerli tost yedik, bir de kızlar özdilek midir nedir oraya gidip bişiler aldılar baya vakit kaybettik...Gece 02:00 sularında eve vardık nihayet...Annemler odaları ayarlamışlar, herşeyi düşünmüşler, dolabı ağzına kadar doldurmuşlar, hatta gittik börek bile vardı mis gibi yedik, sonra da babamla annem askeri kuralları açıklayıp bizi yatırdılar :) Canlarım benim ya :)
Öyle bir yorulmuşuz ki hem o gün hem de oksijen manyaı olduğumuz için diğer günlerde de manyak gibi yattık... Alıştık lam sonradan...Her neyse, sabah kalktık, sofrada birtek kuş sütünün eksik olduğu, ballı kaymaklı nefis peynirli, sucuklu bir kahvaltı yaptık...Sonra bi de bu kahvaltıyı hergün yaptık be...OOff off nasıl yaşıcaz şimdi biz İstanbul'da bee...
Denize doğru gittik erkenden...Öğleden sonraları annem hergün azıklarımızı da getirdi pasta börek felam...Süperdi varya... Bu garip ilişkiden annemle babam çok zevk alır gibiydiler :) Akşamları da en güzel yemekleri yaptılar bize...Çok sevioz onları...
Buradan sonsuz teşekkürlerimizi iletiyoruz...Aşağıda rakı sefasını görüyorsunuz:
Köydeki günlerimiz genelde malak gibi yatmakla, yüzmekle, yemek içmek ve sıçmakla geçti...Ve tabii bir de kütlü okey midir nedir ona bi sardık allam, kuralları ayrıca yazacağım size siz de oynayın..Özgürle ben hep sonunculuğa oynadık zati :)
Tüm site ahalisi bizimle çok ilgilendi sağolsun, ama Salim abi ve Şadi abi Satrançta Özgür'e yenilince çok bozuldular :) Ama Özgür'ün eski satranç milli takımında olduğunu öğrenince rahatladılar halilen biraz :) Buradan bizden ilgisini eksik etmeyen Salim Abi ve Hediye Teyze'ye de teşekkürü bir borç biliriz...Salim abi bizi dağdaki krakter gölüne de çıkaracaktı ama biz üşenip yan çizdik :)
Köyde aşağıda göreceğiniz üzere şapka şeklindeki şemsiyeleri kafamıza geçirdik:

Köyün ucundaki burunda tekeler gibi dağlara tırmandık:

En güzel denizlere girdik:

Akşamları babamlarla en güzel balıkları yedik:

En cici hayvanlarla oynadık:


En güzel sularla birbirimiz yıkadık:)

Ve bizim köyden sonraki sahipsiz inekli koyda, kumların güneşin ve kusursuz denizin dibine vurduk:


Eh,köy böyleydi işte...Muhteşem deniz,bol yemek bol güneş, tam bir dinginlik hali ve en önemlisi anne baba ilgisi...
Tatildeki bu süre içinde 2 kez günü birlik geziler yaptık...Bunlardan ilki Çeşme'yeydi...
Sabah erkenden yola çıkıp 2,5 saat sonra çeşmede olduk...Ilıca Aya İrini koyunda Granada Beach'e fahiş fiyata girdik ve fahiş fiyata yemek yedik ama olsun çoktemiz pırıl pırıl bir yerdi...Kendimi fahişe gibi hissediom...Çok rahatladık biz Özgür'le[bakınız ilk resim] :) Deniz de muhteşemdi valla...
Bu arada Granada da IBM'den bize desktek veren Murat arkadaşımıza rastladım çok korktu beni görünce kaçacak delik aradı :)
"Hayyyıırrr buradada mııı" diye bağırarak kaçarken görüldü en son Murat :) Şaka yaf, onunla da muhabbet ettik, akşam Alaçatıda'da karşılaştık zaten :)
Akşam yemeği için Alaçatı'ya geçtik...Kazık bir ortamda kazık olmayan bir yer bulup yemek yedik...
Alaçatıda akşam yemeği:

Nuray sarhoş olunca böyle oluyor :) Adam demişti ama Şarap biraz serttir diye :)

Kızlar gezerken ünlü sakızlı dondurmacıya gittik biz:

Bütün sokakları gezdikten sonra kızlar bir türlü alışverişten dönmüyor...Alaçatı'nın bizim ve kızların üzerinde yarattığı etki aşağıdaki gibi özetlenebilir :)



İkinci günü birlik gezimiz ise Altınoluk yakınlarındaki Güre'de bulunan US Citizen arkadaşımız Tülay ve ailesine yaptığımız ziyaretti :) Yolculuk 1,5 saat kadar sürüyor... Bir kaç haftalığına Türkiye'ye gelen Tülay soluğu hemen yazlıkta almış :) 5 kardeş olan Tülay'ın 2 erkek kardeşi evde yoktu, anne ve babasıyla muhabeet ettik :) Sonra beache gittik :) Tülay canımız bizim, Amerika'dan gelirken Yeşim'e parfüm bana da adidas kaleci eldiveni getirmiş :) Sağolsun valla :) Tülay'ı da çok sevioz teşekkür ederiz...Kızlardeşleriyle beache gittik...İşin en komik tarafı Nuray ve Özgür'le daha önce tanışmamış olmasına rağmen Tülay bizimkileri görünce, "sizi tanıyor gibiyim zaten blogdan okuya okuya" demesiydi :) ^
Tülay benim siyah noktalarımı yoldu yüzümdeki, delik deşik etti suratımı...İşte bu yüzden istemiom siyah noktalarımın çıkarılmasını...Yüzüm çukur içinde...Ben sizin siyah noktalarınıza karışıomuyum kardeşim göğsünüzdeki :)
Bu arada Özgür de kızı katakulliye getirip kendini Amerika'ya davet ettirdi :) Ağustos sonunda bir aksilik çıkmazsa biz Amerikaya Tülaycıımızın yanına gidioz:)
"Biz" derken? :))))

Bu da Feride'nin oğlu, Tülay'ın yeğeni Memoş :) bıcır bıcır :)

Akşam yemeğe kalacaktık ama babam yemek programının gerisinde kaldığımızı beyan ederek köye dönüş emri verdi :) biz de eve dönüp yemeğimizi yedik...5 dakka geç kaldık diye babam şınav cezası verdi bi de :)
Bir de bir akşam Çandarlıya gittik gezmeye...Orada türkiyenin en iyi 10 dondurmacısından biri varmış...Adını hatırlamıom şimdi... Orda yumulduk...Bira içip döndük sonra...Biraz sıkıcı bi yerdi çandarlı yaww...Çandarlı Kalesi'yle fotoğrafımız...

Bütün bunların ardından 15 temmuz pazar saat 14:00 yalova-pendik feribotuna yetişmek için sabah 6'da kalktık...Canım annem kavaltı hazırladı yine bize...07:15 civarı yola çıktık...Susurluk civarına o kadar erken vardık ki, Ulusoy mükemmel bi yer açmış iki saat orda geçirdik...Outlet center aynı zamanda...Tertemiz pırıl pırıl bir yerdi...Starbucks felam da vardı dicem ama artık heryerde onlar o yüzden çok üzerinde durmamak lazım... Yeşim'i zor çıkardık mağazalardan...
Yolun ortasında bile alışveriş yaptı be :) Özgür'ün de Yeşim'den arta kalır yanı yokmuş onu da öğrenmiş olduk:)
Sonra arabayı ben devraldım işte, Yalova'ya vardık...Mamafih daha önceden Özgür'ün annesiyle konuşmuştuk, bize mantı hazırlayacaktı...Direkt oraya gittik, 15:15 gibi, Özgür'ün annesi de, tıpkı benim annemin acımadığı gibi, kimseye acımadı...Yeter arkadaş, anne baba terörüne son! Midemiz iki katına çıktı yaw, neyse süperdi mantı ellerinize sağlık...Sonra Özgürler bizi eve bıraktılar eşyalarımızı yüklenip
yukarı çıkardık...Kirlileri ayırdık makinaya attık ilk partiyi, sonra migros alışverişi...
10 torbayla yorgun argın eve döndük...Yeşim'in her nedense gene açlıktan gözü döndüğü için
hamburger aldık...Çizburger yapıo şu anda yeşim, beni çaarıo hazırmış yemek :)

Uzun lafın kısası, bu muhteşem tatil için anne ve babama tekrar binlerce kez teşekkür ederim...
İşe dönmek istemiyorum ben yaaa :( Bühüüü :(

Tatile çıkmam lazım en kısa zamanda :)
Hadi Kalın Sağlıcakla!

6.7.07

HİÇ UĞRAŞAMICAM SİZİNLE!

Çok geç kaldım bu hafta yazmakta ancak bi sürü işim var iş yerinde acayip yoğunum ayrıca bu akşam tatile çıkıyorum o yüzden hiç uğraşamicam sizinle yazıp gidiom hızlı hızlı...Geçen hafta hatırlamıom naptığımızı...Cumartesi Dileklerle buluşup Kentplus'ta ev baktık öğleden sonra, akşam da bize oturmaya geldiler, Selin'le oynadım ben... sabahtan öğlene kadar da özgür'le düzenleme yaptık vs...Pazar sabah işim vardı karşıya geçtim, sonra geri geldim Kızıltan'a şarkı söylettik...Pazar akşamı abimlere gittik, Can eve çıktı hafta içi, uzaktan izledik...Minicik bişi ay yerim ben onu...Hafta içi de tatil hazırlıkları, Yeşim'in palet sorunsalı, iş yoğunluğu gibi şeylerle boğuştum...Annemle babamın yazlığına gidiyoruz bu akşam Nuray, Özgür, Ben, Yeşim...Arabaya atliip gidicez...İzmir - Çandarlı- Denizköy...
kendinize iyi bakın...Hala yapcak çok işim var...Efendim? Gittik tabi CarpeNotte'ye hem de kaç kere :)Aa Cuma akşamı Die Hard 4.0'a gittik çok eğlenceliydi bi de