Dinlenme salonunda, keyif yapıyoruz, ayvalık tostu, portakal-havuç suyu, çay, sigara, oh be...
Murat, Ben, Cansal, Umut...Tam hayvanlar alemine göre bi photo...
İşte bu sefadan sonra, işin cefa kısmına varmak için, hamamın yolunu tuttuk...İçeride 2 tellak abimiz bizleri bekliyordu...İlk kurban hep ben olurum zaten: Karizma yerle bir, ama zafer işaretimi görün lütfen...
Yukarıdaki daha keseleme kısmı, nasıl bi kir çıktığını anlatmiim size burda, bir de köpükleme kısmı var bunun acaip zevkli, şööle ki: çok uzun ve ince çuvalvari bir bez, köpük teknesine batırıldıktan sonra, tellak abimiz bunu alıo bi güzel ağız kısmını açıp içine üflüo, şişio bu...Sonra üzerindeki köpük iice kabarınca, eliyle sıyırıyo başına omuzlarına bütün vücuduna bırakıo bu köpüğü, acaip de bir kumaşı var yumuşacık, bütüm vücudu bununla temizliyor amcam...İşe bu noktadan sonra rahatlıyorsunuz, akşam mili maçı bile büyük bir sükunet içinde izleyebiliyorsunuz...Olay anında çekilmiş fotoğraf, Umutun resmini koyuyorum, benimki çok buharlı bişi belli olmuo, bu fotoda da zaten köpüğün altındakinin kim olduğu belli olmuo :) : İşte böyle birşeye dönüşüyorsunuz:
Efem, bundan sonrası tam bir dram...Nerdeyiz, napıyoruz belli değil...Sadece bizim işimiz bitince çıktık, Umutu yıkıyorlardı o zaman...Tellak abiler Tokatlıydı...Çıkarken sadece "Umut da Tokatlı abiler" dedim...Artık aralarında anlaşmışlardır onlar :)
Tüm prosesin sonunda, eve gidince(bi yerden sonra göt göbek görmekten sıkılıyorsunuz) şu hale geliniyor arkadaşlar, tellaklarla başbaşa kalan Umutun haline lütfen dikkat ediniz:
İşte, hamam çıkışı Umutların evine gittik, pizza kebap herkes ne sölediyse yedi, Yunan maçını son derece güzel bir şekilde izledik, goller de ardı ardına geldi...Daha güzel ne olur ki...Tabii akşam evde Yeşim ve Nihal de vardı...Nihal de bizden bağımsız hamama gitmiş, o da ayrı bir mayışıktı...Yeşimcik ise diş ameliyatı olmuştu perşembe günü, benimki kadar şişti yüzü, ama gene de herkesten fazla yiyip, herkesten fazla mayıştı anlamadım ben :) Sonra eve dönüp bi güzel uyuduk..Ancak Pazar sabahı erkenden iş yerinden gelen problem telefonuyla uyandım...
Sonra kavaltı yaptık Yeşimle, gazete okudum, gitar çaldım...Akşama doğru abim ve eşi Goncayla buluşmak üzere Kalyona gittik...Güzel bir akşam yemeği ve üzerinde "Söz ve Müzik" isimli filmi izledik...Hoş vakit geçirten eğlenceli bir filmdi...Döndük eve, bir de exorcist 3 çaktım üstüne...Ve işte Pazartesi sabahı, tüm hoş anlar sadece birer anıya dönüşmüş, çaresiz günlük çabalarımızla başbaşa kalmış durumdayız...Umut nerede şimdi? Murat ne yapıyor? Cansal hangi kızın koynunda...Abim iştedir heralde...Nihal mağazalarını kontrol ediyor...Gonca karnındaki bebeği düşünüyor...Yeşim mülakatlar yapıyor...Bense unutulmuş köşelerde gerçekten yaşadığım anları yazıyorum sadece...Neden yaşıyoruz ki zaten...