31.1.07

puff!

Bi haftasonu daha geçti...Yeşim'in d.günü tüm hafta boyunca 3 kere kutlandı...Cumartesi olan ise, bir barda arkadaşları beklerken, gelecek olan 2 bayan arkadaş bir taksiye arabalarıyla çok ergonomik ve aerodinamik bir şekilde geçirdikleri için iptal oldu...Bi sürü tantana uğraş eve gittik sonra...Bu arkadaşlar psişik bi de...Taksi şoförü kafasını tutarak arabadan inince enerji göndermişler iyileşsin diye...Halbu ki enerjinin alasını 1600 CC'lik motorla adamcağızın arabasına geçirerek vermişler :) Neyse kimseye bişi olmadı, olan mala olsun cana olmasın...Onun dışında sıkıntılıyım bu aralar...Hiçbişey yazasım yok...
Ammaaaan...

22.1.07

ben şimdi ne yazayım!

Ne ki bunlar, bu haftasonu ne yaptım geyikleri, tatilde nasıl geviş getirdim söylevleri, dünyayı gezdim çok güzeldi haberleri...Dünyayı gezdim çok güzeldi evet, binalar çok güzeldi, yollar çok güzeldi, trafik yoktu vs vs, ama önemli olan bu değildi, her zaman söyledim, bir şehri güzel yapan insandır. Bir ülkeyi güzel yapan insandır. Amsterdam'da Türk'sün diye kafana çalarak yapılan servislere maruz kalırsan, orası artık güzel bir şehir değildir, insanlarının çoğu kirlidir çünkü, kirli bir şehirde, insanların sana başka mumale yapmasına katlanamazsın, herkesin tarihi kirlidir, bizimki de dahil olmak üzere...En az senin kadar kirli biri, sana kirli derse, onunla anlaşamazsın...Çeker gidersin en azından imkanın varsa...Ama herkesin kirlerini ortaya çıkaran bir adama ne yapmalı...Bu dünyada, sırtını bir kavime, bir düşünceye, kalabalık güruhlara arkasını dayayan insanlara hiçbirşey olmaz, ermeni diasporasına hiçbirşey olmaz, herhangibir ülkenin faşistine hiçbirşey olmaz, arkada geniş bir solcu sistemi varsa, sağcılara laf edebilirsin, sağcı kitlen varsa solculara laf edebilirsin, ki hepsi yalan söyler onların, mevcut durumdan faydalanmak maddi veya manevi geçim kaynakları, ideolojik travmalarıdır onların...Herkesin kirli ellerini gösteren adama ise hiçbir taraf dayanamaz...Ya sokak ortasında kafasına sıkıp öldürürler, ya da arabasını bombalarlar...
Bu ülkede, insanların kültürel gelişini istemeyen, herkes trafikte beklerken sağ şeritten basan giden, trafikte üzerine çıkan, komşularını rahatsız eden, hiçbirşey umurunda olmayan, güpegündüz gasp yapan, düğünlerde havaya ateş ediyorum diye gencecik insanların ölümüne sebep olan, kızına tecavüz edildi diye kızını öldüren, hatta kendisi tecavüz eden, uzamış sakalını sıvazlayıp "sakal altı cukka" yapan, ben milliyetçiyim diye geçinip herkesi haraca bağlayan, çalışanlarına eziyet eden, çocuğunu okutmayan, 30 yaşına gelmiş çocuğu için en iyi şeyi hala kendisinin bildiğini iddia eden, halkların kardeşiği deyip halkları öldüren, ve etrafınıza baktığınızda rahatsız olduğunuz binlerce şeyi yapan, hep aynı adamdır...Hep aynı adamdır o aslında, o adam bizizdir, ilgilenilmesi gereken hiçbirşeyle ilgilenmeyen, ilgilenilmesi gereken ne kadar şey varsa hepsine sırtını dönen, namussuzlar kadar cesur olamayan veya bunu düşünecek kapasiteye bile gelmemiş bir insan topluluğuyuz...Ama ne çare, aydınsan vatan hainisin bu ülkede, hemen birileri seni karalar, susturmaya çalışır...Aydın insan, kendince yanlışları söyleyebilecek cesarete sahip olmalıdır kardeşim, onun işidir eleştirmek, sen ona konuşarak veya yazarak fikirlerinle karşılık veremiyorsan, bu kapasitede değilsen, sarılırsın silaha böyle...Fikirlerin bittiği yerde silah başlar...Aydın olma kapasitesine gelmiş insanlarımıza acıyorum, hangi kesimden olursa olsun...Kuşatma altında onlar...
Son 120 yıldır ortaya çıkan milliyetçilik akımının sonu budur işte, Osmanlı bir imparatorluk yönetiyorken, işgal ettiği yerlere gidip yerleşirken, sen burada tek bir düşünceye kazığı çakmış oturuyorsun...Halbuki senin ülkenin bütün sistemi bozuk, şehirlerin bozuk, ekonomin bozuk, eğitimi bozuk, sağlığın bozuk, tek mirasın insan zenginliğin(di)...O da ne kadar kaldıysa...Onu da boz...Cahil bırak, bozulsun...Beyaz sayfalara yazı yazan insancıkları öldür sen e mi? Ama sonunda hiçbirşey olmayacağını bil, git "v for vendetta"yı izle, ya da repliğini hatırla "fikirlere kurşun işlemez!"...
Ben onlarca yıldır yanyana oturduğu komşunu gözü dönmüş bir şekilde rusların yardımıyla öldüren kişilerin, olaylar bittikten sonra, herşey durduk yerde olmuş gibi pişkin pişkin "amanın bize soykırım yaptılar" demesini dinlemem arkadaş...Başta da söylediğim gibi, önce kendi kirliliğini kabul eden insanla oturup konuşurum...Mesele böyleyken nasıl oluyor da, diasporayla da uğraşan, avrupa'ya da "ermenileri kullandığınız için tarihsel sorumluluğunuzu kabul edin" diyen bir adam vatan haini diye kurşunlanıyor...Bu ülkenin, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir vatandaşı vurulan herşeyden önce, kimseye hesap vermek zorunda değiliz, ama kendimize bakıp utanmamız lazım...Cevap şu "dincilerin yaptığı herşey belgeleriyle suratlarına vuran Uğur Mumcu nasıl öldürüldüyse aynen öyle öldürülmüştür"...Ah be adam niye uğraşıyorsun ki böyle şeylere, sende o kafa varken, şirketler açsan, adam kazıklasan, devletten vergi kaçırsan, kapalı kapılar ardında işler çevirsen, sonra da "En Büyük Türkiye" diğe bağırsan, şimdi krallar gibi yaşıyordun bu memlekette, canımız ermeni kardeşimizdin herkesin gözünde...Sana kirli diyip seni öldürenler, sudan nasibini almamış insanlardır merak etme, bir ülkeyi güzel yapan insanlarıdır, öyleyse güzel diyebilir miyiz ülkemize? Güzel insanlar hala varsa deriz kardeşim...
Az kaldı ama var...

12.1.07

BARCELONA! -9-

BARÇA! BARÇA! BARÇA! O kadar gitcem tarihi yer görcem, Canımız barcelona'mızın meşhur neu camp stadını görmicem...Oooldu canım...Bu yazı aslında kapanış yazısı...Avrupa'nın en büyük stadı olan Neu Camp stadını da gezdik arkadaşlar...Çok güzel bi gezi yolu çizmişler içeride...Stada giriyorsunuz...Doping odaları, soyunma odaları, tribünler, şeref tribünü girişi, basın toplnatısı odası ve basına ayrılan maç anlatma yerleri vs...Hepsi çok güzeldi...Devasa bi stad, 110.000 kişilik ama burda olaylar mı olmuş ne olmuş, UEFA 90,000 kişi alınmasına izin veriyor stada...Muhteşem ötesi bi futbol müzesi yapmış adamlar, klübün tarihi, kupaları, katalanlar için anlamı, diktatörün yaptıı hipnelikler, futbolla ilgili fotoğraflar, efsanevi oyuncuların ayakkabıları, formaları, modellerle yapılmış tarihi gelişimi anlatan kısımlar...Hepsi mükemmeldi...Daha fazla birşey diemicem...Sizi fotoğraflarla başbaşa bırakıyorum...Hoşçakalın...








BARCELONA! -8-

OOhh bee! Sona doğru yaklaşıyorum...Tabbi ki Barçayı parça parça edip gezemedik heryerini...Gezdiğimiz yerlerin de hepsini anlatamıyorum...Ama Dali Müzesi'ni gördük...Değinmeden edemeyeceğim bu gerçek-ötesi(sürrealist) adama...Yani bunun yaptığı eserleri ben yapsam, manyak mısın dersiniz...Adam olmicak şeyler çizio mesela, biz buna illüstrasyon diyoruz bu aralar...Severim aslında bu tarz şeyleri...Mesela ağzından böcek çıkan kadın çizmiş...Çizgileri mükemmel tabii, göz yanılmalarıyla çok uğraşmış...Yarattığı eserin aslında göründüğünden çok farklı boyutları var...O boyutları da görebiliyorsunuz ama :)İlk resimde müze-ev karışımı yerin girişini ve delinin heykelini görüyosunuz...Bu müze, Barcelona'nın merkezinden trenle 2 saat uzaklıkta...Çok keyifli bir yolculuktu gidiş dönüşümüz...Hem kırsalı gördük, çift katlı trenlerle tanıştık, hem de uyuma fırsatımız oldu oh be...Giderken önce yanlış trene bindik, dönüşte de treni kaçırıoduk az daha...Neyse, müzeye gidiosunuz işte, para bayılıp giriosunuz, çantanızı girişe bırakıosunuz, çıkışta benim gibi almayı unutmuosunuz...Çok fazla detaya girmeden üzerinden geçeyim olayın...Evim her m2si bir sanat ürünü, bahçesi, duvarları tavanları, bu arada ev dediğime bakmayın saray yavrusu gibi bişi olduğu için basbayaa müze...Resimler arasından en beğendiğim 2. resim olan, her erkein rüyası, birden çok kadının kaçırmasına maruz kalmak :) anladın sen onu :) Ve mesela soldaki 3. resim, tavana yapmış adam...tam altına gittiğiniz zaman adamlar üzerinize basacakmış gibi hissediyorsun...Çok güzel ayaklar canım :) Sadece resim yok tabii, adam oyuncaklar yapmış bi sürü mekanik, ya da upuzun bi düzenek kurmuş, işte oraya para atıon, epelerde şemsiye açılıo, bi arabanın içinde yağmur yağıyo gibi, tabiii ne işe yarıo bu bilemiyorum...Bi odada da ilginçti, işte dudak şeklinde bi koltuk tabloalr falan bi oturma grubu yapmış adam ve fekat az sonraki resimde görecek olduğunuz gibi, tepeye çıkıp bakınca sarışın bir kadının yüzüne bakıyormuşsunuz gibi oluyor...Bu arada burdaki saçlar gerçek ve dünyanın gelmiş geçmiş en uzun gerçek saçtan yapılmış peruğuymuş, benden söylemesi...Ve mesela duvardaki tablolar göz gibi duruo ama aslında bişeylere bakan çizilmiş insancıklar var o resmin içinde...uzaktan bakınca göz oluo...Dudak sandığımız kocaman bi koltuk, burun da komidin, sümükleri bile yapmış adam yaw...Hayır yani, insanlıa ne faydası var bunların anlamıyorum ki :) oyuncak gibi geziyoruz işte :) Ayrıca o tablolar da uzaktan bakınca göz gibi görünüo, ama aslında değil...Efendim? Demiş miyfim bunu? O zaman uzaktan yakından bakınca göt gibi gözüken, hatta bilakis aslında kıçını bizlere dönmüş manzarayı seyreden cıscıbıl kadın resmine ne demeli...Evet resim böyle, ama fotoğraf makinasından baktığınız zaman bu güzelim manzara Abraham Lincoln'e dönüşüyor yaw :( Aslında tabii kadını seçebilirsiniz hala herşey net, çünkü burda obkejtiften(objektif, silmeye üşendim yanlış yazdığım şeyi, bu daha uzun oldu ama neyse) gördüğümüzden daha büyük resimler...Bu arada bu resim devasa bir duvarı kaplıo öyle ufak bişi sanmayın...3 adam yüksekliğinde, bir özgür genişliğinde....İşte böyleyken böyle arkadaşlar, ne siz sorun ne ben söyliyim, gavur ellerde bi oraya bi buraya savrulup durduk, son yazımda gezinin en önemli yerinde bahsedip bu barcelona meselesini kapatıcam...Gına geldi artık, tarihin derinliklerine gömmek istiyorum bu olayı...Tanita Tikaram...

10.1.07

BARCELONA! -7-

Of ya, gezerken de yoruldum yazarken de...Gaudi'den devam ediyoruz...Zengin lavuun teki gelio dio ki Gaudi'ye, benim tepelerde arazim var maynak gibi, gel buraya bir acarbarça yapalım...Zenginlere buradan ev satalım....Villalar da otrusunlar...Ama her ihtiyaçlarını burada karşılasınlar, aşağı zavallı fakir insanların yanına gitmelerine gerek kalmasın...Demiş...İyi demiş o da...Önce kendisine oturcak bi ev yapmış...Gaudi'nin evi diye geçiyo(ilk foto)...Şantiyeyle ilgilenmek için...Orda 20 sene kalmış adam yaw, bi çivi de çakmamış şerefsizim...Hergün barcelonaya yürüyerek gidip gelirmiş...Otursana evinde kardişim...Neyse bi örnek villa yapıo...Okul yapıo...Park gibi bişi yapıo, bu park gibi şeyin bankları yekpare bütün bank boyunca sürüo ve hepsi seramik parçalarıyla kaplı(sağda 2. foto)...Efendim bu oturmaklı yerler, güzel görünmesinin yanısıra, rahat bir şekilde oturabilmek için de dötünüzü koyacağınız yerler bile belli...ÖÖle bi oturunca çok rahat oluomuş...Çok soğuktu ben oturmadım...Neyse bütün parkın çevresini kaplıo bu bank....Bu parkın ortası kumdan arkadaşlar...Ve altı çakıl taşıyla kaplıymış...Yağmur suları bu toprak-kum'dan emiliyor ve çakıl taşlarından süzülerek aşağıya iniyor...Peki nereye iniyor? Güzel soru :) Efendim o park, sütunların üstünde duruyor, 3. fotoya dikakt edecek olursanız, bankalrın arka tarafını görebilirsiniz...Merdivenlerden inip bu sütünlu yeri de görebiliyoruz tabii ki...Toprak kısmın altında bi su tankı yapmış adam...Bu tankı yaparken bi karşımı kullanmış...Yumurta da var bu karışımın içinde...Yosun tutmasını engelliyomuş...Mimar Sinan da aynı karışımı zamanında kullanmış ancak o, harç da devekuşu yumurtası kullanırmış...Daha dayanıklıymış...Bu teoremden yola çıkarak "Gaudi Türkmüş" diyemeyeceğimiz gibi, Mimar Sinan'ın da bir devşirme olduğunu hatırlatırım...Olsun...Neyse sütünlu kısma gidelim...Sütunların burası pazar yeri olarak tasarlanmış...Sütunların alt kısmı fayans yapılmış ki burda işte mesela hayvan kesilirse kanı temizlenebilsin diye...Ayrıca bu fayanslar gittikçe yükseliyor, perspektif yanılgısına düşmemiz için...Ayrıca dikkatinizi çektiyse bazı sütünlar yamuk...Sanırım yukarıdaki tankın eğik durmasını sağlayıp suyun belli bir yöne akışını sağlamış Gaudi...Hayır efendim o öndeki benim karım :)



Bu proje tamamlanamamış zaten adamlar iflas etmiş, tek örnek daireyi de avukatlarına olan borçları yüzünden ona vermişler sponsorlar...Hala o evde birileri oturuyormuş...Burdan çıkmadan önce birkaç resme daha gözatalım...

Parkın devamındaki dalgaları temsil eden tamamen doğal taşlardan yapılmış yamuk yer...Hayır alakası yok, yamuk yerlere bilerek koymuyorum karımın resmini:

Sütunlu ksımın tepesi:

Suların akıp ağzından döküldüğü Barcelona'nın simgesi halina gelen gayet sevimsiz kerttirenkele veya iguana:


Parkın dışındaki Gaudi evlerinden biri, önde Merve :)


Bunlar tabii belli başlıları, bunların dışında şehirde Gaudi'nin sayısız eseri var...Gidiip görmek lazım hepsini aslında...Yoruldum ben burda Gaudi'ye bir son veriyorum...Dali de görüşmek üzere...

9.1.07

BARCELONA! -6-

Demem o ki, bu barcelonalı amcamlarım bikaç ünlü sanatçısı var, gayet doğal, adamların her yerinden sanat akıyor...Benim isimlerini önceden duyduklarim sürrealist maynak Dali, yamuk düşkünü mimar Gaudi, ve Türkiye'de eserlerini kuyruk problemi yüzünden göremediğimiz Picasso...Picasso'yu görmeden geldik gene, zaman kalmadı...Ancak Gaudi'nin şehrin içinde ve çevresinde yaptığı yığınla yapı olduğu için zaten dolaşırken bile görüyorsunuz adamın binalarını...Bir de bizim deli-dolu-dali var...Onun da şehrin dışında bir kasabada evi var, müze yapmışlar, onu da ziyaret ettik...İlk fotoğraf benim matrixe girmek için seçtiğim "sagrada familia"...Gaudi amcam bunu zamanında başlatıo, ancak araya iç savaşlar parasızlıklar falan girdiği için yarım kalıo, hatta çeyrek kalıo...Gaudi nalları diktikten çok sonra tekrar kaldığı yerden başlatıyorlar yetkililer çalışmaları...(bu arada tramwayın altında kalıyor gaudi, dilenci gibi göründüğünden kimse alıp da hastaneye götürmüyor ve ölüveriyor adam...Mezarı da sagrada familianın içinde)...Bu yüzden bitmeyen yapı adıyla anılıyor...Her tarafında vinçler var...Gene ilk fotoğrafta gördüğünüz taraf, Gaudi'nin inşası...Toplamda 12 havariyi temsil eden 12 kulesi olacak, ve ortada da onlardan çok daha büyük bir 13. kule(170 m) İsa'yi temsil edecek...Bir başka rivayete göre 1 tane de Meryem için, 4 tane de İncil yazarları için olacak...Gaudi bu mohteşem yapının sadece bir yüzünü tamamlayabilmiş...İlk fotoğrafta gördüğünüz...Burada 4 kule ve İsa'nın doğumunu anlatan yığınla heykel var...2. fotoğrafta ise günümüz mimari teknikleriyle yapılmış bir diğer yüzünü ve 4 kuleyi daha görüyorsunuz...Diğer 4 kule ise ortada yok..Bu yüzde de İsa'nın ihanete uğrayıp çarmıha gerilmesini anlatan çok güzel heyko-dram'lar mevcut...Hepsinin fotoğraflarını koyamayacağım buraya...Ama yapı muazzam, bilerek bitirmiyorlarmış özelliği olsun die, ööle duydum...üç cephesi olacak toplamda. 1) doğuş -nativity-, 2) tutku -passion- ve 3) ihtişam -glory-. 3 cephenin inanç, umut ve hayrı simgeleyen üçer girişi olacak...2. fotoğrafta ortadaki iki kulenin ortasında köprü gibi bişi var fakettiyseniz...Resim ufak ama o köprüde aşağıya doğru oturmuş bir adam var dikkatli bakacak olursanız...O benim işte...Oraya nasıl çıktın diye sormayın :) Şaka yaf, O, İsa heykeli, gökyüzüne yükselecekmiş efem onu temsilen koymuşlar oraya...Başka bir açıdan bir resim daha koyayım da "sagrada familia" olayını kapatalım...Görülesi ama söyliyim:







Devam ediyoruz...Gaudi amcam, zamanında çok ünlü bir mimar Barcelona'da...Bööle 55 apartmanlık bir blok yapılacak, belediye yarışma açıo, aslında direkt Gaudi'ye verecekler ama, diğerlerine haksızlık olmasın die bi başka mimara daha örnek daire yaptırıolar Gaudi'ye olduğu gibi...Sponsor Ağaoğlu sanırım...Diğer adam kazanıo yarışmayı...Yanyana dikmişler bu iki örnek daireyi...Ancak Gaudi'nin yaptığı bina çok ilginç..İnsan vücudundan, doğadan, peri bacalarından, ve Mimar Sinan'dan çok etkilenmiş olan bu yazar, bu yapsınıda da, dalgalardan, insan ve köpekbalığı iskeletinden vb şeylerden etkilemiş...3. resimde görüyorsunuz...Ev yamuk yumuk...Kafatasına benziyor...İçerisi de yamuk yumuk, değişik teknikler denemiş...Bu binaya giriş 16 euro...Yuh diorum başka bişi demiorum...Gaudi amcamın yapmayı en sevdiği şey, nerde kırık dökük seramk, cam şişe vs varsa hepsini alıp yaptığı binaların cephelerini onunla giydirmek...Gidip görmek lazım anlat anlat bitmio tabii doğal olarak...Bu evin içinden birkaç resim daha gösteriyorum...Daha sonra bir kaç Gaudi şaheseri daha gösteririm söz...Aslında içerideki herşeyin bir anlamı var ama girmiycem onlara, kimse okumuo zaten nie yaziim ki...


6.1.07

BARCELONA! -5-

Efendim o tek başına duran kapıdan çıktıktan sonra ya da girmiş de olabiliriz, o geçidin altından geçtikten sonra diyelim, bir müddet daha yaya yolu dediğimiz yerde intikal ediyoruz ve ileride sağa dönüp, önceki postlarımda kralın sarayı tarafından çektiğim fotoğrafını sergilediğim bir meydana varıyoruz...
Yukarıda görüyorsunuz daha o meydana girmeden başka bir meydanın içerisindeyiz...Oraya girmemizi de anlamlı kılacak 2 adet kule var...Bu kuleler vakti zamanında burda uluslararası fuar mı olacakmış neymiş, güzel gözüksün diye yapılmış....Bu füze görünümlü kulelerin arasından geçip kralın sarayına doğru intikal ediyoruz, ben en azından öyle sanıyorum, kralın burda yaşadığından da şüpheliyim ayrıca...Yanlış hatırlamıosam hemen kenarda bir fuar binası vardı ancak oyuncak fuarı olduğu için girmedik...Neysem devam ediyoruz...Kuleleleri geçtikten sonra bir meydanı geçip en sonunda kralın sarayıyla karşılaşıyoruz....Bitmiş vaziyetteki ben, o dik merdivenleri çıkıp kralın huzuruna çıkacakmışım...Bak sen ya! Çıkmadım mı? Çıktım? Binbir zırıltı içinde çıktım ama...Bakmayın burdan az gözüküyor...Zaten bitmiş bir insan olarak çıkmayı deneyin bir de...Yukarıya çıkarken kulaklarımda "eye of the tiger" çalıyordu adeta...Çıkınca da "edrrriyeyyyn edrriyeenn" diye bağırasım geldi...Fakat yukarıdan görüntü çok güzel...Daha önceden paylaştığım fuar meydanı fotoğrafı orada çekilmişti işte...Mamafih sarayın içine girmedik, biz dışarıdan seyretmeyi tercih ettik, üstelik tamamlamamız gereken bir planımız vardı, yukarıda bol bol manzara seyrettik, su içtik, fotoğraf çektik...Tam zirveye ulaşmamışken çekilen kralın sarayının bir kısmı fotoğrafını ise yanda bulabilirisiniz...Ben gene hakim bir tepeden barselonayı seyrediyorum gördüğünüz gibi...Sağ tarafımda Kerem'le Merve'yi gökyüzünde Ufo çekerken görebilirsiniz...Normalde ayıp olmasın diye bu sitede diğer arkadaşlarımın fotoğraflarını göstermiyorum ama aflarına sığınarak, çok da net olmadığını düşünerek koymakta sakınca görmedim....Dava felam açmayın haa :)
İşte bööle bööle burdan bi şekilde "ispanya köyü" ne geçtik...İspanya köyü dediğimiz olay, barcelona'nın içinden iki mimar arkadaşın, madrid'e gittikleri zaman, orda ismini gene hatırlamadığım ünlü bir meydanı çok beğenmeleri, ve bu meydanın aynısını barça'da da yapacağız diye tutturmalarıyla başlıyor...Zamanla İspanya'nın değişik bölgelerindeki güzide yapıların da buraya birer replikası yapılıyor ve muazzam büyük bir alana kurulan bu alana "ispanya köyü" deniyor...Giriş tabii ki ücretli, girişte dinleme cihazı temin edip numaralndırılmış binaların hikayeleri hakkında bilgi alabilirsiniz...Yukarıdaki fotoda madrid meydanının replikasını görebilirsiniz...Burada halka açık idamlar gerçekleştirilirmiş efendim zamanında..Tabii yılbaşı ertesi gittiğimiz için içerideki dükkanların çoğu kapalıydı...Bol bol işedik tuvaletlerine...Sıkılmadan uzun vakit geçirilebilecek bir yer...Sokaklar falan da aynen yansıtılmış olaya....Şimdilik bu kadar...Devam edeceğim başka bi zaman...Hadi hoşçakalın...

5.1.07

BARCELONA! -4-

Yaw, ben bacak yapısı paytak olan bir adamım...Ayakta durma işlemleri bile bana acı verirken, bi insan bu kadar yürütlmez ki, tatile gittik altı üstü, tatil değil gezi aslında...Hedef verilirse herkesten daha dayanıklıyımdır ama, sadece binalara bakmak için bu kadar da ızdırap çektirilmez ki bir adama...Kerem'in zaten sesi çıkmıo, yürümekten çok mu memnun yoksa intiharı mı düşünodu anlamadım :) Bense bol bol şikayet ettim, bu kızlarda hiç insaf yok...Kendileri de yoruluyorlar ama ısrarla yürüyorlar...Yeşim ve Merve bi dükkana girse de 2 dakka otursak diye umutla bekleştik Kerem'le...Ayak altı, üstü, topuk, kalf, baldır, göt, bel, ense heryerim acılar içinde kıvranıyorken bile yürüdük yaw...Olsun mızmız dediler bana ama heryeri yürüdüm, son günlere doğru da akşamı geçirdiğimiz ticaret merkezinden otele kadar yürüttüm, koşturdum herkesi o yorgunluğun üzerine yarım saat, hepsi mızmız oldu ben kurtuldum bu sefer...Oh be!

Neyse, bi sabah kalktık yola çıktık, metro işini en iyi Kerem anlıodu, ayrıca bu zat, aylarca gizli gizli İspanyol'ca çalışırmış meğer, bi gittik bülbül gibi ötüo çocuk...O metrodan o metroya atlayıp durduk, rehber ve haritalarla çok güzel hazırlanmıştı Kerem bu yolculuğa doğrusu...Ben de hep diğerlerini takip ettiğim için yer adlarını hiç aklımda tutamadım...Çünkü bi haritaya bile bakmam gerekmedi...Gene metroyla bisürü meydandan birisine çıktık...Yok yok o sabah sanki önce bi parka gittik...Gene de metroyla gittik ama neyse...Ben diyim öküz, siz diyin dana gibi bi parktı...Bu kadar geniş caddeler varken parka ne hacet diye düşünmeden edemedim...Bu parkın içinde insanlar koşuyorlar, köpeklerini gezdiriyorlar, yiyişiyorlar, kitap okuyorlar vesaire...Heykelleri söylemeye bile gerek yok...Yukarıdaki fotoğrafta havuz başında beni görüyorsunuz...Solda ise bizim ice-age'den tanıdığımız Manfred adlı mamutun bir heykeli var...Hemen girdim tabii dişlerin arasına kaçırır mıyım...Fotoğrafa dikkat ettiyseniz bir güvercin de kompozisyona dahil olmuş...

Bu parkın nie bi önemi olduğunu bilmiyorum ancak vardır muhakkak...İçinde gene heryerde olduğu gibi tarihi güzel binalar vardı...Ama çok ferah yerdi doğrusu...Ben parkta parmağını burnuna sokup iyice karıştırdıktan sonra, burundan çıkardığı hadiseyi ağzına atıp çiğneyen gençten sonra bu adamlara daha çok ısındım doğrusu...Son olarak da güzel bir yapı resmi gösterip parktan çıkalım:


Parkın diğer kapısından çıkıp gene iki araba yolunun arasında kalan kocaman yaya bölümüne geçtik...İlgin bi sokak yapıları var bu adamların...Bu yoldan hedefimiz olan başka bir meydana doğru yol alırken, önümüze, oradan geçmemizi anlamlı kılması için konulmuş olduğunu düşündüğümüz geçit - kapı gibi bişi çıktı...Yandaki fotoda görebilirsiniz...Bu kapı, sanırım Avrupa'daki 12 ülkeyi temsil eden figürlerle dolu, öyle bişi kalmış aklımda tamamen sallıyor da olabilirim...En tepede Hollanda krallığını simgeleyen bölümü tanıdım, ancak benim esas ilgimi çeken, girişin sağında ve solundaki iki adet yarasa kapartmasıydı...Adeta vampire benzettiğim bu figürlerin Tepeş için yapıldığını düşünsem de, tarihlerin hiç tutmadığının farkındayım yaw...Acaba gizli bi olay mı var merak içindeyim...Aha aşağıda işte resmin o kısmı buyrun siz bakın:


Çok korkuyorum yaw...Umarım peşime düşmezler...Akşam oldu ben çıkıyorum...Belki haftasonu yazmaya devam ederim...İlgili kapıdan çıktıktan sonra İspanya kralının şatosuna ve ispanya köyüne ulaşacağız...Hadi bakiim...

BARCELONA! -3-

Efendim Barcelona'daki yemek problemine parmak basmak istiyorum..İlk akşam metroyla yanlış yere çıkıp aç bitap vaziyette yiyecek yer aradık...Diğer günlerde de bir sürü yere rastladık yolumuzu bulup, ancak felaket yavaş bir servis, kendiniz alıyorsanız da acayip bi kuyruk var...İnsanların acelesi yok dediğim gibi, kuyruktakiler de rahat...Belki de böylesi daha doğru bilemiyorum...Bizim fastfoodlarda çalışanlarımız mesela sürekli bir bağırış içinde oradan oraya koşarak/kayarak insan üstü bir gayretle çalışıyorlar, üstelik asgari ücretle...Barcelona'nın fastfoodlarında çalışanları bile çok rahat, yormuyorlar kendilerini...Belki de biz çok fazla hizmet ve gerekenden fazla ilgi bekliyoruz...
İspanya, dünyada Japonya'dan sonra en fazla deniz ürünü tüketen ülke...Çeşit çeşit balık ve deniz ürünü mevcut...Yemeklerden önce bizdeki meze niyetine atıştırmalık "Tapas" dedikleri yemeklerden yiyorlar, deniz ürünü tabii...Kalamar, cins balıklar gibi...Domatesli ekmekleri var sonra, yemeğin yanında bunu da alabiliyoruz...En ünlü yemekleri(İspanya'nın sanırım), "paella" dedikleri, bulgur pilavının üzerini çeşitli deniz börtü böceğiyle doldurdukları bir yemek...Tavada geliyor...Bu yemek en az 2 kişilik sipariş ediliyor...4 kişilik halini fotoğrafta görebilirsiniz...Yenmiş kısmını tek ısırışta Kerem arkadaşımız yedi efenim...

Sonra amcamların "sangria" denen bi içecekleri var aman yarabbi...
Şarap, meyvesuyu ve şeker karışımı olduğunu düşünüyorum...Adeta leğenle getiriyorlar, nasıl içilir bilmiyorum, tadına baktım sadece, aynı büyüklükte bir kola içtim, sonra otele zor yetiştim, tam yılbaşı gecesi oluyor bu olay, yılbaşına açık alanda soğuk havada, bu moktan içecekleri içerek girdik, ancak barsaklarımdaki hareketlenme içecekten miydi, servis 1saat 10 dakikada geldiğinden üşüttüğüm için miydi bilemiyorum tabii...Onun dışında hertürlü yemek de var aradığınız elbette, dönerci bile var, pek iyi değil tabi, fastfood'lar dolu, nezih restoranlar, en iyi şaraplar, paranız varsa heryerde kralsınız...

BARCELONA! -2-

İspanyol amcamlar, tıpkı diğer Avrupa medeniyetlerinin yaptığı gibi, sömürgecilikte sınır tanımamış, yüzbinlerce insanı katlederek dünyanın en eski medeniyetlerini yok etmiş, kalan herkesi de katolik hıristiyan yapmayı başarmış kişilerdir...İstila ettiği yeni ve eski dünya ülkelerini sömür sömür sömürmüş, ve sonra "benim dinim böyledir, en iyisi benimkidir, kültür bizim dinimizdedir" diyerek, sömürdüğü ülkelerden kazandıklarını sadece güzel şehir yaratmaya ve rahat yaşamaya harcamış bir ülke İspanya...Sonra bir yerde stop etmiş tabii...Diğer sömürgenler kendi ülkelerine sanayi yatırımı yaparken, İspanyollar zevk ve sanat uğruna bayaa bi para harcamışlar...Daha sonra çeşitli dönemeçlerden geçip yanılmıyorsam 17 adet özerk bölge(ikisi Fas'ta) olarak ilginç bir ülke modeline geçiyorlar...Katalonya da bunlardan birisi... Barcelona'da modern şehirleşmenin başlangıcı en fazla 100-120yıl öncesine dayanıyor...Katalan bölgesi de zamanında Emevi'lerden korkan karolenj kralının arada bir tampon bölge oluşturmak için işgal ettiği ve kontluklara böldüğü bölgelerden oluşuyor...1970'li yıllarda, franco diktatörlüğün sonlarında, ülke demoktratik bi yapıya geçiyor ve yukarıda bahsettiğim özerk bölgeler oluşturuluyor...Aslında bu bölgelerin herbirinde gelişmiş şeyler var...Katalonya ise ticaret şehri olarak anılıyor...Diktatörlük bittikten sonra işsizlik artmış olsa da, zamanla toparlanıp kendi tarzlarını yaratıyorlar, ve bugün ispanya/ barcelona avrupa'nın en çok turist alan yerlerinden biri...Tarihi özetten sonra, insanlara gelince, dediğim gibi çok rahatlar ve çalışmayı pek sevmiyorlar gibi bir havaları var....Her bölge kendi arasında milliyetçi, Bask'lılar kadar olmasada burada da bir "Katalonya'ya Özgürlük" havası var...100 yıl önce yapılan binalar aslında şehrin çekirdeğini oluşturuyor ve o zamandan düşünülüp yapılmış, çok geniş caddeler, kaldırımlar, çok süslü evler, kısacası bir "yaşam zevki", yeni yapılan yerler de dahil olmak üzere heryere hakim...İnsanlar çok rahat, kimse ingilizce konuşamıyor. Genelde bağıra bağıra konuşuyorlar zaten...Sokaklarda sanat icra eden bi sürü insan var, çalgıcısı, şarkıcısı, futbolcusu, günlük kazançları 100 euro kadar oluyormuş...Aşağıdaki resimler, sokakta heykel taklidi yapan insanlara ait, heykel yapmakla kalmıyorlar, heykel oluyorlar resmen canım :)
Şehrin caddeleri geniş demiştim, meydanlar onlardan da geniş...Her yer meydan zaten...Başınızı kaldırdığınız zaman bir heykel görmediğiniz zaman yok gibi, hepsi de ayrı bir sanat ürünü...Şehrin dış kısımları(eski şehirin dışı, bizim otelin olduğu yerler) bir sürü yeni yapılmış binayla dolu, ve son derece kurallı ve zevkli yapılmış heryer...Bu kısım olimpiyatlar zamanında, burayı dolduran binlerce gecekondunun yıkılıp yeniden inşa edilmesiyle oluışmuş(olimpiyat köyü dahil)...Eski de olsa modern de olsa heryerde bir bina/cadde/meydan/heykel/park zevki görmek mümkün...Aşağıdaki fotoğraflar, bilmem ne kralının(ispanya kralı muhtemelen) evinin önünden çekilen meydan resmi...Hangi meydan hatırlamıyorum ama...İsimleri hiç hatırlamıyorum zaten...Diğer yazılarımda kralın sarayının da dışarıdan resmini göstericem, şimdilik genel bir tanıtım yapmak istedim...Şehrin üzerinde yürürken heryerinden tarih ve zevk aktığını görüyorsunuz, şehrin altından da aynı şekilde metro ve is akıyor :)
Duyduğuma göre, Türkiye'den de 60 kadar belediye başkanı barcelona belediyesini ziyarete gitmiş, şehri gördükten sonra "allah allah" demişler...Olsun, İstanbul da trafiğiyle gecekondusuyla İstanbul sonuçta...Yazıyı gene bölüyorum, "böl ve yönet" metodunu tercih ediyorum gördüğünüz gibi....

BARCELONA! -1-

Efendim söylemesi ayıptır yılbaşı ve kurban bayramı tatilini Barcelona'da geçirdim...Catalunya desek daha doğru olur...Baştan anlatayım...ETS'nin bayram turuna katıldık...Aynı turda benim iş yerimden Kerem arkadaşım ve eşi Merve ile karşılaştık...Daha doğrusu tura kayıt olurken karşılaşmıştık...Neysem işte, 30 Aralık Cumartesi günü 14.30'daydı uçağımız...Arabayla yola çıktık, Kerem ve Merve'yi de aldık, Bakırköy'e gidip aneylerin otoparkına bıraktım arabayı...Ordan taksiyle havalimanı...Uçağımız rötarsız geldi, sorunsuz bir yolculuk yaşadık...Ancak Atlasjet'in uçağında koltuklar çok sıkışıkmış yaw...Benim gibi sırıklar için uygun değil...Neyse, varselnoya bardık, pardon barselona'ya vardık...Biz en ucuz oteli seçmiştik kalmak için...Bayramda tur fiyatları 2 katına çıktığı için ve zaten tur parasını da zor denkleştirdiğimiz için tabii ki...3 değişik otel vardı...Dediğim gibi biz en ucuzunu seçmiştik...Gayet profesyonel bir şekilde havaalanında 3 ayrı rehber bizi karşıladı ve otobüslerle otelimize gittik...Turla sadece ertesi gün gerçekleşen şehir turuna katıldık, diğer zamanların hepsinde kendimiz gezmeyi tercih ettik...Her neyse, ETS'ye güzel organizasyonu için teşekkür ediyoruz, her ne kadar şehir turu esnasında kızların "çişşşşş" nidalarını duymamazlıktan gelseler de...Olan bize oluo soonra...
300 küsür fotoğraf çekmişiz sadece biz...Kerem'lerde de bol bol video ve foto var...Çok fazla fotoğraf koymicam, çok merak eden internette bulabilir bi sürü barcelona resmi...İlk olarak otelle başlayalım, otel sanırsam poblenau bölgesindeydi, en azından metro durağının adı buydu, "hesperia del mar" die geçidou heralde...Alttaki foto otelin yandan yemişi...Çok temiz ve konforlu bir oteldi...Ancak bizim odanın ısıtması bozuktu ve adamlar normal zamanlarda dahi çalışmak istemedikleri için, 4 gün süresince de problemi gideremediler...Yaw çok tuhaf insanlar bunlar, acaip relax ve yavaşlar...Fastfood'ları bizim normal restoran hızında, normal restoranları ise benim hızımdalar, inanmazsınız...Heryerde bi kuyruk bi kuyruk, kuyrukdakiler de hallerinden hiç şikayetçi değiller allam ya...Acımızdan ölecek hale geldik bazen...Neyse kimseye saldırmadık da itibarımız zedelenmedi...Otelin önündeki yol da sanırım sahil şeridi sonradan doldurma, zaten şehrin yeni yapılanan kısmında kaldık, şehrin heryerinde olduğu gibi burda da öküz gibi yollar ve kaldırımlar var...Trafik hiç yok, herkes kurallara uyuyor, araçlar yayalara saygılı, daha doğrusu araç kullananlar yayalara saygılı :) Muazzam bir metro ağı ve deli gibi kalabalık otobüsleri var, ama ferah gene de...Bir kere kalabalık yüzünden otobüsten indik, ancak o kadar kalabalığa rağmen bir fordculuk olayına şahit olmadım...Fotoğraf otelin önündeki kaldırımı gösteriyor...Yollar da kaldırımlar da pırıl pırıl, asfalt desen bal dök yala,

bazı yol çalışmalarını görünce"eyvah kadir topbaş" die bağırsam da, çalışma ortamını bile temiz tutmayı ve kimseyi rahatsız etmemeyi başarmış arkadaşlar...Herşey tıpkı bizim memlekette olduğu gibi yani anlayacağınız :) Otele yerleştikten sonra, ilk akşam kendimiz gezdik, ertesi gün de dediğim gibi turla sadece şehir turuna katıldık ki, zaten tur fiyatına dahildi, yedirmeyiz paramızı...Bu yazıyı bitiriyorum burda, devam edeceğim birazdan, sığmaz falan neme lazım, sosya-ekonomik açılımlarla geri döneceğim...Saygılar...