14.11.07

ZOR DOSTUM ZOR!

Demek ki bu kadar kapasitem...Boşlamaya mı başladım ne! 2 hafta oldu gene yeni yazıom...Zor be! Konsantrasyon eksikliğim var...Alın size bu kadar, 2 hafta önce:
Yeşim Hanım'ın Yıldırım ailesini partneri Yavuz'un tüm çabalarına rağmen kortlarda kepaze etmesinin ardından :) ben de yıllardır direndiğim tenis oynamama olayına aile şerefini kurtarmak adına girmiş bulunuyorum...Hiç deilse Yeşim benimle antrenman yapar diye düşündüm...Cuma akşamı Yeşimle bizim sitede oynadık...Hayatında ilk defa tenis raketini eline almış biri olarak, muhallakta kalmış öküz gibi dengesiz ve stabildim...Zaten bütün gün yağmur yağmıştı...Biz de ıslak pistte oynadık... Cumartesi sabahı da hocamız gelip bizim sitede bize ders verdi...Velakin götümüz dondu, hoca bize bi sürü top bıraktı, bir türlü o doğru pozisyonu yapamadığım gibi, topa da temas etmeyi başaramadım...Bu müthiş yeteneğimle Federer'i bir yıl içinde yenmeyi kafaya koydum, amma velakin Kerem haber etti, Federer benim bu kararımdan sonra panik yapmış, önene gelene yeniliomuş...Tırstı heralde zavallı...Neysee, Cumartesi öğleden sonra naaptık hatırlamıom, eve gittik, duş aldık, hee ben Gebzeye gittim çalışmaya,gece 3de döndüm...Sonra Pazar sabahı gene erken uyandım...Nie? Çünkü bizim Avustralya'dan arkadaşımız Georgia'nın, Juliet adlı ablası İstanbul'a gelmiş, Pazar da son günüymüş, buluşalım dedi...Biz de 12de mi 1de mi ne buluştuk arkadaşla...Taksim'de...Yemek neyin yedik...Dünya turunda Juliet, gece 03de, Berlin'e uçağı varmış, hem de sabiha gökçenden...E bize gel dedim, erkenden gitçeğine hem Yeşim'in akşam maçı var, hem de evimizi görürsün, sonra seni atarız havaalanına...OK-MOK dedi ama, bi önceki gece barda tanıştığı çocukları tek tek arayarak randevu iptali veya saat kaydırmalarını yapmak bana düştü...Neyse, Juliet'i yavuklularından biriyle buluşturup, 2 saat kendi başımıza takıldık Yeşim'Le...sonra buluştuk tekrar...Eşek ölüsü gibi olan çantasını da bizim arabanın arkasına atmıştık zaten önceden...Ancak Juliet çocuktan ayrılamayınca, boşver bileti felam dedim sen uçağı kaçır sonra gene gidersin, iyi dedi, çantasını geri verdik, çocuğa teslim ettik gene...Sonra gece bu arkadaş mail attı bana, havaşa bindirdim Juliet'i diye, sonradan örendik ki bilet 500 dolarmış yememiş...Eheheh aşk herşeyi öder mi afedersin :=) Sen biz ordan kalk neyse Yeşim'in maçına git...Zor yetiştik zati...
Yeşim, son maçını (maçına, maçında) da edip elendikten sonra eve geldik, Bi güzel zıbarıp yattık sonra oh be! Geçen hafta içi inek gibi çalışmak dışında hayatımızda kayda değer bişi olmadı...Bi tenis oynadık hafta içi o kadar...Hocayı da çaırmadık deli gibi yaıo ve soğuk hava, demek ki yazı beklicez...Perşembe sabahı Yeşim iş gereği Balıkesir'e gitti, ben de fırsattan istifade evde birikmiş korku filmlerini izledim Perşembe gecesi...Altıma zıçtım sonra evde tek başıma...Cuma akşamı da evden şirkete bağlanıp çalıştım, ps3 oynadım, sonra 23:30 da gidip Yeşim'i havaalanından aldım...Bizim Sabiha'dan...Sonra yattık haliyle...Cumartesi uyuduuk, uyuduuuk, uyduuuk...Evden çıkamadık bi türlü, sonra kalkıp 16:00 gibi abimlere gittik...Laklak ettik bayaa, Can'ı sevdik...Çok şeker oluo gittikçe oh oh :)Pazar sabahı da kayınpederlere kavaltıya gittik, ordan Yelda'yı da alıp karşıya Cevahir'e gittik, ben kankam Murat ve Denizle buluşurken, Yeşim de kendi kankaları olan Aysen ve Çiğdem'le buluştu...Bol lak lak ve mobilya bakmadan sonra, karşıya geçtik...Bu arada pardoooon, ailenizin diğer 2 ferdi nerde yaw onlardan niye hiç sözetmiosun diosunuz di miii...Ehehehe, onlar geçen haftasonu Cuma günü Maldivlere uçtular...10.yıllarını kutladılar evlilikte...Keratalara bak sen :) Bize geçtiğimiz Pazar dönceklerini belirtmelerine rağmen, kendilerini de şaşkınlığa uğratacak bi şekilde Cumartesi öğleden sonra döndüler :) Pazar akşamı görebildik ancak, özlemişiz beee :) Daha sonra da hafta içi oldu zaten, işe felam gittik işte...Pazartesi akşamı, canım kızım Gizem bizi ziyarete geldi, annesi alıp getirmiş, çoktandır görmüodum ama insanın evladı gibisi yok, Vera kızımı da özledim o da gelirse çok seviniriz tabii, ama o artık evli tabii, kocasının sözü geçer :) İnsan çocukları arasında ayrım yapar mı hiç :) Gizem'i çok özlemişiz, evimize neşe getirdi, evden çok erken ayrıldı ve çok uzun zamandır görüşemiyorduk, çok eğlendik...Aslında toplumdan saklıoz biz Gizem'i, kızımım bi acaip çünkü...Bühü :( olsun ne de olsa yavurumuz bizim, napalım :) anasına çekmiş :) saykolar sizi :)

29.10.07

YENİLDİK AMA EZİLMEDİK!

Acele acele...Vaktim yok yazamıom...2 hafta öncesine kafadan dalıyorum...Cuma akşamı sevgili kankamız ve eski vokalistimiz Erhan'ı evlendirdik...Düğün bizim evin dibinde olmasına rağmen fazla kalmadık düğünde...Canım kankamı bu halde görmeye içim elvermedi daha fazla :) Sonra çıktık evde üstümüzü değiştirip Ataşehir'e yemeğe gittik...Bizimkiler Çin restoranı diye tutturdu(bizimkiler derken? Özgür,Nuray, Yeşim tabii ki)...Ben de siz gidin ben bi sigara alıp geliorum dedim..Ehehe, Burger King'e bi dalmışım...Daha bunların sipariş ettikleri yemekler gelmeden ben karnımı doyurmuş, elimde kolamın arta kalanı ve sigaramı tüttüre tüttüre, en bi geğirik halimle karşılarına çıkınca tabii, hiç bişi olmadı haliyle...Yemekleri gelince yediler nolcek...Öyle "volkan ne kadar akıllısın" demedikleri gibi, salak olduğumu belirtecek hareketler de yaptılar...Neysem, sonra da barnies'e mi gittik, ya da hatirlamiom bu Barnies olayını, arada bi gidioz işte...Ondan sonra Cumartesi sabahı mis gibi evde oturdum yanlış hatırlamıosam, sanki, Yeşim Kuaföre'mi gitti ne, ben de onun dönmesini beklerken evde bişiler yaptım, ps3 oynadım heralde...Bunadım yaw...Akşam bıcırık Selin, annesi Dilek ve babası Hakan, ve Özlem ve Kürşat ile caddede vapiano'da buluştuk...Hiç sewmiom şerefsizim orayı...Ama efendim, "çok keyifli" bi yermiş...Neyse, üst kata çıkarken bir de baktık o ne...Bizim Tülay'ın kardeşi Feride, eşi ve çocuğuyla oturmuş yemek yiyor...Aman bi tatlı bi tatlı Memoş, sürekli gülüo...Mıncırıp durdum...Gecenin ilerleyen vakitlerinde, bir yandan büyüklerin muhabbetine katılmaya çalışırken, bir yandan da Selin'le aramdaki buzları eritmeye çalıştım...Ben yokken biri gelinlik almış lam kıza :( Gitti güzelim kız... Pazar sabahı ise, Bostancı'da Nehir kızımızın doğumgünü vardı...Annesinin de aynı zamanda sanırım :) Brunch'a gittik, arkadaşlarımızı gördük(Fethi ve Aydan) ve bol bol çocuk gürültüsü çektik...Nehir acaip tatlı bişi olmuş...Ordan sen kalk eve git, ondan sonra Migros'a 200 kaat bayıl, dolaba yerleştir, vs vs normal işler işte...Öteki hafta, yani bu geçtiğimiz hafta sonu, Cuma akşamı evde dinlendikten sonra, Cumartesi sabahı, Yeşim karşıya kız arkadaşlarıyla kavaltıya gitti...Ben de evde kaldım ne gusel kafamı dinlicem ps3 oynicam derken, Alparslan'la Özgür, beni zorla Aydos Dağlarında poligona ateş etmeye götürdüler...Zorla diom, çünkü olayın paradoksal boyutu, beni davet etmeye doğal olarak ellerinede silahlarla gelmiş olmaları :) Ben de biraz naz yaptıktan sonra gittim onlarla, kimseye vermedim tüfekleri hep ben atış yaptım oh iyi oldu...Pişman oldular bi daha çağırmazlar :) Geri Tepmesiz Top:Özgür'ün fotoğraf çekmekten vazgeçtiği an :)<Efendim sonra gerçeği yetmezmiş gibi, eve gidip 6 saat boyunca PS3 oynadık...Azuna sıçtık zombilerin...Sonra Yeşim gelince darbe oldu oyun kapandı...Sonrasında esas trajedi...4-5 yıldır tenis oynamayan Yeşim, ne akla hizmetse çiftler turnuvasına katılmış bi arkadaşıyla...Gidip soğukta izledik..2-0 yenildi bizimkiler...Yeşim sen Joseph'in lokantasında ısındı bi de :) Eheheu, bi de ertesi gün gene maçları vardı, onu da izledik, zor da olsa yendiler bizimkiler...Neyse, görünen o ki tenise başlıcam ben de...Çözdüm bu Federer'i ben :) yalnız yeşim dedi ki :"Baktım kimse Federer gibi servis atmıyor, ben de atmiim dedim"...Yavaş :) ...Pazar günü akşam da 2.maç oldu onu da dedim...Ama Cumartesi gününden hırs yapan Yeşim, Nuray'la bizim sitede tenis oynadı bütün gün...O sabah önce Nuray'lara kavaltıya gittik...Sonra da bizim siteye tenise...Nuray parçalamış kendini Yeşim'e tenis çalıştırcam diye :) Biz de Özgür'le, resistance: fall of man oyununun çiftlerdeki easy bölümünü bitirmiş bulunuyoruz...Darısı önce medium'un, daha sonra da hard'ın başına...Pazartesi sabahı ise sabahtan polenezköye kavaltıya gittik, Özgür, ben, Yeşim, Nuray ve Merve-Kerem çifti...Kerem'im kavaltı etmedi ama kavaltıdan sonra köfteeee köftee die bağırdı, velakin sesini duyuramadı...Üzülme tosunum bi gün mutlaka yicez :)...Merve de resmen hamile yaw, çok ciddi bu konuda :) Ordan kalktık evlere gittik, ben Yeşim'in bilgisyarını adam etmekle uraştım, sonra Özgürlerle kave içmeye gittik...Bitti...

14.10.07

TEKSTİL SEKTÖRÜ KRİZDE!

Tarihlerimiz 6 Ekim'i gösterirken, Umut'ların evinde, Umut'un kendine ait bi doğumgünü varmış...Onu kutlayacağız...Ama öncesinde bir bakalım...Cumartesi sabahı, Özgür kendisinden hiç beklenmeyecek bir şekilde, amfimi arabasına indirip beni almaya geldi...Biz taksime proseslab'a amfimi tamir etmeye gidioz tamam mı? Marshall JCM600, baba amfi...Garip sesler çıkarmaya başladı...Ulen dedim, gitmeden önce Endem'i ariim...Aradım, ntsc oyun var mı dedim...Arayın dedi sonra ben araştıriim...PS3 için...E biz amfiyi aldık gittik Taksim'e...Tamire girdi miii, doktora giden hasta gibi iyileşti lavuk amfi...Canavar gibi çalışıo...Bi tek "abi dedim bunun içinden yay gibi bişi çıktı" dedim..."reverb lam o!" dedi abe...3 tane spring reverb yayı varmış içinde, biri kopmuş...Reverb performansı düştü amfinin...O yayı da değiştiremioz, tüm modülün değişmesi lazım...E oraya kadar gitmişken Erhan'a da uğrayalım dedik...ex-vokal, forever friend...Tünel'de çalışmaya başladı ona...Amfiyi Erhan'ın dükkana taşıdık belimiz koptu...Eruş süper iyi...19 Ekim Cuma akşamı evlenio...Bizim eve çok yakın bi yere taşınıo...Çok sevindim kankam için :)...E sonra amfiyi Erhan'ın orda bırakıp biraz dolaştık...Konak'a gidip kebap yedik...Taksim'de takıldık...Sonra Endem'i aradım, bulamamışlar oyun...Yane, 3-5 saatimizi Taksim'de geçirip, sonra da arabaya atlayıp Bakırköy'e, Umut'a gittik...Bu arada Nuray ile Yeşim de, bizim arabayla daha sonradan Kabataş'a geçip istanbul binealine katılmışlar...Hehe, sanatseverler sizi...Onlar da ordan çıkıp Bakırköy'e geldiler...Umut'ların evinin önündeki otopark krizini aştıktan sonra Bakırköy'e gezmeye gittik...Umut'a hediye alındı, pasta neyin alındı...Vs vs...Sonra tekrar eve döndük...Murat kankam 3 saat içinde mecidiyeköy-cebit-bakırköy yapabileceğini iddiaa ettiği için çoktaaaan gelmesi gerekirken, tabii çok geç geldi...Biz bitirmiştik yemeği onlar geldiğinde...Ohh be...Neyse geç de olsa tosunumu ve deniz de geldiler de onlar da karınlarını doyurdular...Akşam herzamanki gibi çok eğlenceli geçti...Cansal da daha sonradan katıldı olaya bittabii, kambersiz düğün olur mu hiç! Bol bol muhabbet edildi, pastalar kesildi, Hediyeler verildi...Herkes kravat almış lam :) Ehe...Seviom arkadaşlarımı ben...Bu arada doğumgününde Özgür fotoğraf makinasıyla, Umut ve ben de kameralarımızla adeta bir basın açıklamasına çevirttirdik ortamı...Bütün gece herşey kameraya alındı :) Tekstil sektörünün nasıl krize girdiğini aşağıdaki video'dan, genel resimleri aşağıdaki fotolardan, tüm resimleri ise http://picasaweb.google.com/ozgurbiliz/Umut_Dogumgunu?authkey=6cO0KvwprTQ adresinden görebilirsiniz :)...

Sessiz kızlar :)

Vee ondan sonraki hafta, bayramda Yeşim Paris'e Gülenay'ın yanına gitti...Ben de kankalarımla bir kez daha vakit geçirme şansına sahip oldum...Perşembe öğleden sonra Yeşim'i havaalanına bıraktım...Daha önce uğrayıp annemleri gördük...Ordan akşam Umut'a gittim, onda kaldım...Lak lak edip pathfinder diye bir film var onu izledik...Sabah erkenden kalkıp tekrar babamlara gittim...Abimler de geldi, kavaltı yaptık, bayramlaştık, Can'ı mıncıkladık çok tatlı olmuşş, ısırıcam yanaklarını dayanamıom walla...Öğlen çıktık evden, ben Bakırköy'e gittim, Cansal-Köksal-Ünsal üçlüsüyle buluşup bol bol havadan sudan konuştuk...Sonra Köksal ve Ünsal ayrıldılar...Biz de Murat ve Deniz'la buluşup Cansal'ın evine gittik...Umut ve Nihal'in de katılımıyla gene bir şamataya imza attık, ama nedir, çaktırmadan karnımızı da doyurduk arada...Hehe...Sonra sen ordan kalk, git Murat'ların Mecidiyeköy'deki evine...Cuma akşamı da Murat'ta kalmış bulunuyorum...Hayır bu laklak olayı bitürlü bitmio ne buluoz bu kadar konuşcak anlamıom :) Cumartesi sabahı da kalktık Anadolu yakasına geçtik Murat ben deniz...Nooldu peki? İkea'ya ve Ümraniye Meydan'a gidip gezdik...Sonra eve dönüp Kung-fu Hustle izledik ve ps3 de resistance:fall of man oynadık(Tülaycım yolladı bunu bana sağolsun...1 numara tülaycan yaa :) Özgür ve Murat bol bol oyun oynarken ben de film izler gibi izledim onları :) Özgür hem filmin hem de pizzanın tam başlayacağı anda eve damlayarak ne kadar ballı olduğunu birkez daha kanıtlamış oldu :) Neyse yattık kalktık, Pazar sabahı Özgürler gelip bizi aldılar, Natilius'a gittik, kavaltı yaptık, gezdik, daha sonra Murat'ları Üsküdar'a vapura bırakıp, Kızıltan'ı bi yerden topladık...İşin aslı geri döndük Natilus'a :) Neyse, Özgürlere gidip üzerimizden geçmiş şarkıların üzerinden geçtikten sonra, Kızıltan'ı evine bıraktık ve şimdi de evdeyim işte...Nolcek...Biraz kitap okur yatarım belkim...Hadi eywallah :)

5.10.07

SON OLARAK - BUGÜNE KADAR GENEL

Amerikadan Lufhansa'nın Münik aktarmalı uçağıyla rahat bi şekilde geldik...Babam karşıladı bizi...Bavulları sığdırıp babamların evine gittik...Daha otoparkta bizim c2ye aktarım yaptık ama, vereceğimiz hediyeleri ararken bavulalrın içi darmadağın oldu...Abimler de ordaydı...Duş aldık, yemek yedik, laklak ettik...Can hıyartosu iice büyümüş yedim yedim bitirdim onu ben...Eve döndük, Yeşim p.tesi işe gidecekti ama ben izinliydim gene...Araba lazım olur diye sabahın köründe kalktık, zira 4de yatmıştık...3 saat uykuyla jet-lagin kırılma noktasını geçemeden maymun olduk...Yeşim o gün işe gitmeseydi düzelecektik ama bunun bedelini 1 hafta yamuk yumuk bir uyku düzeniyle iş yerinde hortlak gibi dolaşarak geçirdim...Bi sürü iş birikmiş bi de iş yerinde, sıyırdım kısaca...Herkesin sipraişlerini ve ödünç bavullarını en kısa zamanda teslim ettim...Tabii bavulları ilk açtığımızda evin halini görmeliydiniz...Ama herşeyi düzgün halde istifleyip, bavulları da içice koyup çok güzel bi yerleşim şekli yaptım...Kısa zamanda Kerem hariç tüm sipraişler ve evde yerleşmeler tamamlandı...İzinli olduğum ilk pazartesi zaten herşeyi düzelttim, ev alışverişi yaptım,tamirdeki sandalyemizi aldım...Bu arada farkettik ki ailemize aldığımız hediyeler zaten 1,5 bavul tutuo...ehe :) Neyse sonraki haftalarda Özgür'lerle takılıoz tabii bol bol...Ailelere yemeklere gittik...Özgür'le haftasonu Eminönüne gittik, hdmi kablo felam aldık...Ama bavulları açtığımda farkettiğim bişi, benim hd kameramın application cd sini unutmuşum...atmışım ya da...bulunamadı...sony avchd die özel bi format uydurmuş, olmuo, bilmiom haftalardır onunla uraşıom işte, o yüzden çok geç yazabiliom yazıları ama artık pes ettim...direkt raw kayıtları play station 3'e atıom, gene amerikadan aldığım...O oynatıo...Ama bu ps3 tabe NTSC, pal olan hiçbişiii oynatmıo...Dolayısıyla burdan aldığım oyunları da, bluray filmleri de oynatamicak...Zaten 380w çekio alet, gidip bi de 220/110 çevirici adaptör aldım, 400 Watt'lık, ps3 kadar nerdeyse :) Neyse, işte bu süre içinde ps3nin kurulumu, video çevirim işlemleri, archos mp3playerımın mıncıklannması, bol bol kitap okunması, iş yerindeki işlerin sıraya konulması, ailelerin ziyareti gibi iblimum konularla uğraştım...Bir haftasonu kankam Murat'la görüştüm...Özgür'ün kayıt ödevlerine yardımcı oldum...Bol bol kavecilere gittik...Medyamarkt'a gittim, korkmayın bi akşam, sakin bi zaman...ucuza bişi olmadığı zaman...Bu ümreniye meydan alışveriş merkezini(ikeanın yanı) çok güzel yapmışlar tavsiye ederim...Onun dışında bişi gelmio aklıma...Bu hafta solaris performans eğitimine gittim süperdi...Dtrace diye bişi çıkmış, evlere şenlik, oh oh...Abimlerle de buluştuk, bebek'de gezdik...Arabasızlık çok zor lam :(

3.10.07

HOMORİKA 15 - THE END

Vee geldik son günee...Cumartesi...Hiç bitmeyecekmiş gibi gelen güzel günler sonunda nihayetine erdi...Sabah çok buruk kalktık yataktan...Gözümüzde uyku, gönlümüzde belli etmek istemediğimiz ayrılık sıkıntısı...Aslında uykumuz açıldıktan sonra, gözlerimizde sadece hakkında hiçbirşey yapamayacağımız acıklı veda senaryoları yazılmaya başlanmıştı bile...Herkes birbirinin gözlerine bakmaktan kaçınıyordu...Yeşim'le benim gözlerimde kuşkusuz bir acı, Tülay'In gözlerinde "ohhh be kurtuluom bunlardan en sonunda gidiolar" sahnesi, pedo'nun gözlerinde ise anlamsız bakışlar vardı...Şaka lam :) Hepimizi sonuna kadar ayrılığın çaldığı saçma sapan ve zamansız zil seslerini duyar gibiydik...Ben bunu sonradan anladım, çünkü benim kulaklarım rahatsız, zaten çınlıo her zaman :) Gözü körolmayasıca Pedo ile sorumsuz Yeşim, sabah dolaşmaya çıktılar...Yürüyüşe yani...Oralara buralara gitmişler, bi güzel gölleri ormanları gezmişler...Evde tuly ile ben, kavaltı masasının başında oturmuş, iftar topunun atılmasını bekleyen oruçlular gibi Yeşimle Pedonun dönmesini bekledik...2 saat sonra döndüler...Tabii biz o kadar beklemedik yedik yane...Çayla devam ettik onlar gelince...Yeşim Hanım bi sürü fotoğraf çekmiş...He işte bunlar geldi, sonra da kavaltıdan sonra Tulay üniversitede 2. yılının ilk gününe gitti...Kendisi yemek mühendisi olacak :) Sonra işi gücü bırakıp lokanta açacak...Ben de garson olcem yanında :) de mi ablası :)
Biz evde kalanlar, arabaya 6 adet bavulu bi ööle bi bööle yerleştirdikten sonra, Tülay'ı fakültesinden almaya gittik...Tülay arabasını fakültede bırakacak, biz de Pedo'nun arabasına doluşup Boston'a gideceğiz...Otoparkta Tülay'ı beklerken Yeşim üniversiteye dalıp içeriyi gezdi...Biz de orda ööle takıldık...Sonra Yeşim geri geldi...Daha sonra Tülay da geldi...Kapıda karşıladı Yeşim onu...Hatta güzellerimizin fakülte önünde fotoğrafları bile var...Bir de bakın, makinaları kaldırmak zorundaydık, o yüzden kalan son fotoğramız Boston'a uçağa binmek üzere yola çıkmadan önce çekildi...Orada kalan görüntülerimiz, aslında bizden kalan, bizi bizim dışarımızdan anlatan son görüntülerdi...Fotoğraftan sonra yazacağım...Ancak havaalanına kadar gittik...Pedo arabayla tur atarken Tülay havaalanının içine kadar geldi, biletlerimizi almamıza yardımcı oldu...Bavullardan 100$ ceza yedik...Fazladan ödeme...Uzun uzun sarıldık...Sonra herşey bitti...

Bir hikayenin oluşmasına katkıda bulunan karakterler genelde o hikayenin dışına itilir ya...Sonra birtek baş karakter kalır...Aslında zaman zaman başkarakter harici de olsa yer vardır bunlara hikayelerde...Ama olmazsa olmazıdır işte bu baş karakter...Kuşkusuz bizimkisi de bir hikaye ama gerçeklere sırtını epeyce dayamış bir hikaye...Baksanıza, siz burdan okurken, ya da ben ileride hatırlmak için okuduğumda, gerçekten bir hikaye, bir masal gibi gelecek hepimize...Ama ne olursa olsun, bu güzel hikayenin de bir başkarakteri var tabii...Tülay...Tülay olmasa Amerika'ya gidebilir miydik? Evet...Ama Tülay olduğu için, bu seyahat bizim açımızdan "muhteşem" kategorisine giriyor...Sadece Amerika olduğu için değil, Amerika'yı bir kenara bırakın, diğer karakterler olan bizleri de...Tülay öyle bir insan ki, nereye giderse gitsin, ışıltısını da beraberinde götürüyor...Sanki gizli bir enerjisi, insanları telkin edici sihirli bir dokunuşu var...1 hafta içinde gördük ve anladık ki, Tülay benden bile sıkılmadan tüm ilgisini, alakasını ve en önemlisi kocasını bizlerle paylaştı...Hö? :) En içten sevgilerimizle Tülaycım...Sıradan bir tatili, bizim hatıralarımıza mükemmel olarak yerleştirdiğin için...Bizimle evini, sevgini, zamanının tümünü, çamaşır makinanı, arabanı, kocanı, ruhunu ve ruhunun tüm ayrıntılarını paylaştığın için...Bizimle olduğun için, bizi misafir olarak değil, arkadaşın, kardeşin olarak gördüğün için...Özel olarak karşında saygıyla eğiliyorum, ve sevgilerimi yolluyorum...Dönerken içimiz çok buruktu biliyorsun, tek teselli edici nokta, burda da sevdiklerimiz var...Onlara kavuşacak olmanın verdiği huzur...Korkma bi daha gelmeyiz :))))) Muck...Sen bir numarasın...

Eveet, Pedo bey, Türkçe okuma yazman var, bilioruz, saklanmaya çalışma...Ama fal bakmaktan kafanı kaldır da bi gerçek hayata bak...Arkadaşlar, Pedo(Peter), örümcek adamla uzaktan yakından ilgisi olmayan, olsa bile tek katlı evlerin olduğu RI'da süper kahramanlık yapmaya kalksa yere çakılması muhtemel bir arkadaşımız...Pedo kendisi mi böyle iyi, yoksa Tülay mı adam etmiş onu bilmiyorum ama, evinde misafir olduğumuz süre boyunca, bizi ev ahalisinden biri gibi gördüğü için ona da ayrıca teşekkür ederim...Pedocuk, seninle 3 gün dışında pek vakit geçiremedik ama bol bol konuştuk...Hayatla ilgili tavsiyelerin, derin amerikan kültürünü bize takdim edişin, 3 türk'ün arasına bir türk olarak sızdığın, ve biz türkleri amerikaya sızdırığın için, rahatlığınla bizi de rahatlattığın için sana da sonsuz teşekkürler...Peter, thanks for sharing your ideas with me...O kitaplar bitecek Pedo, onu da belirtiim...Kitap kültürümü paylaş diye aldım ben sana onları...Ama gene de, okumasan da, senin şeyin sağolsun :) ...Bavullarla arandaki problem neyse onu gidermen dileğiyle...

Seneye hep beraber görüşeceğiz gene...Türkiye'de...Bu arada yazışacağız, telefonla veya net üzerinden görüntülü olarak da konuşacağız...Ama yüzyüze anlamında:

Bir sonraki görüşmemize kadar hoşçakalın...

HOMORİKA 14

Cuma sabahıı, Yeşim okyanusa girme isteğiyle yanıp tutuştu, Tulay da istedii...Ben istemedim...Sonuçta gittik...Çıkarken Tuly'lerin evinin önünde fotoğraf da çektik...Gitmeden önce Pedonun annesi teyzeye uğrayıp laklak ettik ve vedalaştık...Çok şekeer bi teyzee :) Okyanus'a gidince ben oturdum kumsalda etrafı çektim felam...Yeşim de girdi biraz yüzdü...Tuly de girmedi ama Yeşim Bo Derekvari pozlar verdikçe onu çekti suyun içinde...Yeşim bi başka okyanusa daha girmenin verdiği gururla yanımıza geldi sonra...Esiodu lam üşüdüm ben...Şunlara da bakın siz...Neyse, ordan da kalktık geri döndük...Sonra ben evde kalıp Tulay'ın ipod'uyla ilgili gerekli düzenlemeri yaptım...Ayrıca bavulları da bir öyle bir böyle ölçtüm durmadan...Olmuo olmuo overweight olacaz kesin...Terden öldüm be...Kızlar da gezmeye gittiler gene...Kız tuly şu bilgisayarınızı değiştirin artık :) Akşam herkes geldi, bizi dışarıya yemeğe götürdüler bizi Pedoyla tuly :) Çok iyisiniz yaa :( Providence'a mı gittik nereye gittik bilmiom ki ben, dolaştık sokaklarda, sonra yemek yedik çok güzel bi lokantaya girip...Daha sonra bir cafe-bar gibi bir yere gittik, Tulay'ların Türk arkadaş çifti(evli demek istedim) arkadaşları da bara gelip bize katıldılar...Jack(Cenk) ve Jane Lane(Ceylan)...Çok şekerler...Hep beraber laklak ettik...Doktora mı yapıolardı arkadaşlar neydi, çoktandır Rhode Island'da takılıolarmış...Sanırım gizli kimyasallar üzerinde çalışıolar :) Aşağıda babayiğit Cenk ve yavru ceylanın resimlerini de bulabilirsiniz...Onlar da bizim arkadaşımız ne var :) Çok memnun olduk tanıştığımıza...Ama vakit de geldi di mi, yarın dönüyoruz memlekete, vedalaştık, yarın daha çok üzülücez tabii...Eve döndük bitkin...Biliyoruz ki yarın bu güzel günlerin en sonuncusu olacak...

HOMORİKA 13 - RI(CURSED) - BOSTANCI

Cuma'ya denk gelse tam olcaktı...Ne alakası varya...Perşembeee! seni hiç unutmicam perşembeee...Amerika'ya gelmeden önce dedim ki Tulay'a, new jersey'de six flagsa gidicem...RollerCoaster'a bincem...Hiç uraşma, masaşusets de allaaa var dedi onun ben seni götürürüm...Ohhh süper tabi...Perşembe günü bunun sırası geldi...Amerika'nın en güzel rollercoasterı felam denio bunun için...Hee, sabah kalktım bi hevesle, internetten bilet aldım...3 kişi için...120 dolar toplam...İsme alıosun biletleri bi de...Sonra kenarda schedule'a bi göz atın die bi link çıktı...Benim kadar paranoyak bi adam, hayatında ilk defa kontrol etmedi bişeyi...Hem de 3 kere de değil...1 kere bile kontrol etmedim...Yaz sezonu lam...Atladık arabaya yola çıktık...Ben çocuk gibi arkaya oturdum gene...Tülay arabayı vermedi Yeşim'e, uzun yola çıkıoz die...hatta dedi ki "hiç ceza yemedim, bi aksilik çıkmasın" :) Aksilik mi, benim ikinci adım...Bişii çok istiince olmuyo lam ben...Bu secret denen kitap külliyen yalan o bakımdan...Sokiim secret'a...neyse secret et...2 saatlik yolun son yarım saatine doğruuu, springsfield civarlarında, aynen filmlerdeki gibi, bi polis arabası peşimize takılıp ışıklarını yaktı...Kenara çektik...Aşırı hız! Elimize ticket tutuşturdu adam...hem de çalışma olan yerden hızlı geçtiğimiz için 2 katına çıkmış fine...Yani bir başka deyişle: 300 dolar...Very fine...Asabımız bozuldu...Ama böyle biter mi? bitmez...Niye? Çünkü koskoca Amerika'da en çok yapmak istediğim şey rollercoaster'a binmekti ya...Engeller önüme yığılıyor doğal olarak...Tülay cezayı ödemedi, mahkemeye gidip itiraz edicem dedi...Ama noooldu bilmiom...Tulyyy, noldu kız bu ceza :( Efenim, deavm ettik yola, asabımız bozulmasın dedik, öderiz bi şekilde...NewEnglanda geldik, six flagsin otoparkında bi tuhaflık var, zaten içeride de bi hareket yok...Dedim ki ben de,"bi de burası kapalı olsun tamam olsun"...Güvenlik görevlisi beni onayladı...Yani şimdi, tarihin en büyük döt olma ve moral bozukluğu olayıyla karşı karşıyayız de mi? Biletler elimizde patladı...İade edemioz...Üstelik kapıda promosyon amaçlı 20 dolarlık indirimlerden de verdiler... :) yanee, bi sonraki gidişimizde 20 dolara gidecektik..bühüüüüü :( Elimizde patladıııı....hepsi benim suçum...snif...fırk :( dışarıdan ancak borularını gördük sixflagsin...P.tesi kapanmış...sezon boyunca 2 ay daha sadece cuma cumartesileri açık olacakmış...gidip bi yerde bütün bunların üzerine bi soğuk su içeceğimiz yere birer kahve içtik...dedik ki c.tesi gunu geliriz bari buradan bostona gidip uçağa bineriz...nasıl olacaksa o kadar bavulla...Hayal işte, hatta bari ben gidiim dedim cuma tren felam da bulamadım viyviyy...Cumartesi günü Tülay'ın okulu başlıodu, hocası ilk gün die izin de vermedi viyyviyy...Kaldık mı ööle ortada :( Tülaycım da çok üzüldü benim için...Saolsun...Öğlen 2-3 olmuştu, biz de kalkıp Boston'a gidelim dedik bari...Acaip trafik falan da var...Noluo lam sevişiolar tv de...o ne be! ohaa! hee, neyse, gittik boston'a, trafik var, park yeri zor bulduk, yeşim'in çiş krizi tuttu gene, zorla bi bara soktuk gündüz baktı...Sonra quincy meydanında takıldık...Cheers diye bir dizi vardı ya...O dizideki bütün bar malzemelerini alıp cheers diye bir bar açmışlar....Orda oturup yedik yemek...Yeşim gene bütün dükkanlara girerik bizi delirtti...Tülay bile mağazaya gitmesini yasakladı be :) Hatta Yeşimin bi dükkandan çıkmasını beklerken aşağıdaki pozdan binlerce çektik sıkıntıdan...Boston bööle, avrupa gibi, gene de üniversite şehri, newyorkdan çok daha sakin ve temiz, bikaç yüksek binası da var, sıkıcı yane :) Standart evler, caddeler, stnadart insanlar...Fotoğraflara bakın ööle bi yer işte...Sonra gene trafiğe dalarak evimize götürdü bizi Tülaycım :) Arabaya binmeden önce gene Macy's mi ne vardı girip bi ayakkabı bi bavul aldım :) Gece geç vakitte Rhode Island'a varıp zıbardık...Pedo başımıza gelenlere güldü tabe :) Akıllı çocuk...Tüly, özledik biz Rhode Island'ı :(