Yaw, ben bacak yapısı paytak olan bir adamım...Ayakta durma işlemleri bile bana acı verirken, bi insan bu kadar yürütlmez ki, tatile gittik altı üstü, tatil değil gezi aslında...Hedef verilirse herkesten daha dayanıklıyımdır ama, sadece binalara bakmak için bu kadar da ızdırap çektirilmez ki bir adama...Kerem'in zaten sesi çıkmıo, yürümekten çok mu memnun yoksa intiharı mı düşünodu anlamadım :) Bense bol bol şikayet ettim, bu kızlarda hiç insaf yok...Kendileri de yoruluyorlar ama ısrarla yürüyorlar...Yeşim ve Merve bi dükkana girse de 2 dakka otursak diye umutla bekleştik Kerem'le...Ayak altı, üstü, topuk, kalf, baldır, göt, bel, ense heryerim acılar içinde kıvranıyorken bile yürüdük yaw...Olsun mızmız dediler bana ama heryeri yürüdüm, son günlere doğru da akşamı geçirdiğimiz ticaret merkezinden otele kadar yürüttüm, koşturdum herkesi o yorgunluğun üzerine yarım saat, hepsi mızmız oldu ben kurtuldum bu sefer...Oh be!
Neyse, bi sabah kalktık yola çıktık, metro işini en iyi Kerem anlıodu, ayrıca bu zat, aylarca gizli gizli İspanyol'ca çalışırmış meğer, bi gittik bülbül gibi ötüo çocuk...O metrodan o metroya atlayıp durduk, rehber ve haritalarla çok güzel hazırlanmıştı Kerem bu yolculuğa doğrusu...Ben de hep diğerlerini takip ettiğim için yer adlarını hiç aklımda tutamadım...Çünkü bi haritaya bile bakmam gerekmedi...Gene metroyla bisürü meydandan birisine çıktık...Yok yok o sabah sanki önce bi parka gittik...Gene de metroyla gittik ama neyse...Ben diyim öküz, siz diyin dana gibi bi parktı...Bu kadar geniş caddeler varken parka ne hacet diye düşünmeden edemedim...Bu parkın içinde insanlar koşuyorlar, köpeklerini gezdiriyorlar, yiyişiyorlar, kitap okuyorlar vesaire...Heykelleri söylemeye bile gerek yok...Yukarıdaki fotoğrafta havuz başında beni görüyorsunuz...Solda ise bizim ice-age'den tanıdığımız Manfred adlı mamutun bir heykeli var...Hemen girdim tabii dişlerin arasına kaçırır mıyım...Fotoğrafa dikkat ettiyseniz bir güvercin de kompozisyona dahil olmuş...
Bu parkın nie bi önemi olduğunu bilmiyorum ancak vardır muhakkak...İçinde gene heryerde olduğu gibi tarihi güzel binalar vardı...Ama çok ferah yerdi doğrusu...Ben parkta parmağını burnuna sokup iyice karıştırdıktan sonra, burundan çıkardığı hadiseyi ağzına atıp çiğneyen gençten sonra bu adamlara daha çok ısındım doğrusu...Son olarak da güzel bir yapı resmi gösterip parktan çıkalım:
Parkın diğer kapısından çıkıp gene iki araba yolunun arasında kalan kocaman yaya bölümüne geçtik...İlgin bi sokak yapıları var bu adamların...Bu yoldan hedefimiz olan başka bir meydana doğru yol alırken, önümüze, oradan geçmemizi anlamlı kılması için konulmuş olduğunu düşündüğümüz geçit - kapı gibi bişi çıktı...Yandaki fotoda görebilirsiniz...Bu kapı, sanırım Avrupa'daki 12 ülkeyi temsil eden figürlerle dolu, öyle bişi kalmış aklımda tamamen sallıyor da olabilirim...En tepede Hollanda krallığını simgeleyen bölümü tanıdım, ancak benim esas ilgimi çeken, girişin sağında ve solundaki iki adet yarasa kapartmasıydı...Adeta vampire benzettiğim bu figürlerin Tepeş için yapıldığını düşünsem de, tarihlerin hiç tutmadığının farkındayım yaw...Acaba gizli bi olay mı var merak içindeyim...Aha aşağıda işte resmin o kısmı buyrun siz bakın:
Çok korkuyorum yaw...Umarım peşime düşmezler...Akşam oldu ben çıkıyorum...Belki haftasonu yazmaya devam ederim...İlgili kapıdan çıktıktan sonra İspanya kralının şatosuna ve ispanya köyüne ulaşacağız...Hadi bakiim...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
birde resimlerde gülmeyi becerebilseymişsin, tam süper olacakmış :)
ne ne? :) nerden ariosunuz amerikadan mii :)
Yorum Gönder